31 Aralık 2019 Salı

KUĞULU PARK CİNAYETİ – ALİ BAYRAM



Yayınevi: Arsine

İlk Yayınlanma Tarihi: 25 Mart 2016
Yazar: Ali Bayram
Türler: Kurgu, Gizem, Polisiye
Sayfa Sayısı: 192

KİTAP TANITIMI:
Ankara'nın bürokrasi kokan puslu havasında Kuğulu Parkta o sabah genç bir kızın cesedi bulunur. Cinayet olduğu anlaşıldığında adım adım gerilim ve gizemler başlamıştır. Başkentin varoşlarından, sosyetenin kalbine kadar uzanan cinayetler de seri katil öylesine akıllı davranmıştı ki! İşlenen bu cinayetler de ülkenin tüm insanlarını şüpheli yapmıştı. Şimdi bu satırları okuyorsun ya! Bu cinayetlere sen de parmak izini bıraktın. Ve artık... Sen de Şüphelisin...

KİTAP YORUMU:

Merhaba kitabı ay başında 1 günde bitirdim, çok sürükleyiciydi ancak yorumunu yazmaya fırsatım olmadı, derslerim ve faaliyetlerim yüzünden. Kitabın yazarı AliBayram, Emniyet Genel Müdürlüğünde polis olarak görev almış.Gerçek olaylardan yola çıkarak polisiye romanlar yazmaya başlamış. Gerçekten bu tip şeyleri görmüş geçirmiş biri olarak tecrübelerini hayal gücüyle birleştirip kitap yazması çok güzel. Kendisine emeğinden dolayı ve imzalı kitap verdiğinden dolayı teşekkür ederim :) Şimdilerde Arsine Yayıncılık’ın sahibi. #2020yerlipolisiyeyili hedefleri var ve ben de destekliyorum. Türk polisiyesi hak ettiği yere gelmeli ve bu yayınevi de Türk Polisiye yazarlarını aynı çatıda birleştirmek istiyor :)

Kitabı çok beğendim. Kurgusu, karakterleri etkileyici. Bir Türk polisiyesi ve Ankara sokaklarında geçiyor hikaye. Ankara’da yaşadığım için daha bir keyifle okudum. Yazar çok güzel betimlemeler yapmıştı. Bildiğim yerlerden çok bilmediklerim varmış ve oralara da gitmiş kadar oldum yazar sayesinde :)

Kitap Kuğulu Park’ta bir kadın cesedi bulunmasıyla başlıyor. Sabahın erken saatleri, insanlar mahmur mahmur yürürken bir temizlik personeli görüyor cesedi ve çığlıklar, meraklar başlıyor böylece. Olay yerini kontrol altına alıyor gelen polisler. Savcı geliyor. Kapsamlı inceleniyor. Tabi çok insan geçtiğinden deliller yetersiz. Öldürülen genç kadında kızıl üzüm salkımı dövmesi var. Aynı gün bir de Mamak çöplüğünde bir kadın ölü bulunuyor. Bundan sonraysa olay daha da derinleşiyor. İşin içinde bambaşka şeyler var. Fuhuş, kadın ticareti, oğlunu kötü bir şey yapsa bile korumaya çalışan bir baba…

26 Aralık 2019 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 17 (LİSE AŞKLARI)




Bu haftanın konusunu da Barış Doğan belirledi: Lisedeki aşk meşk olayları ve lisede sevgili yapmak hakkında ne düşünüyorsun, sence yapılmalı mı?

Liseye geçtiğim zamanlarda ülkemizde bu sevgililik durumları iyice yaygınlaşmıştı her önüne gelen sevgili yapardı. Ben ve arkadaşlarım yapmadık galiba sadece  ;)

Lisedeyken çok dalga geçerdim, boş gelirdi bu şeyler. Hala da karşıyım lisede sevgili yapılmasına. Daha yaşımız küçük aşktan ne anlarız her önüne gelen de kendini aşık zannediyor bu öyle kolay mı derdim hep taa ki 11.sınıfa kadar. O zamanları hatırlamak hem kıpraştırıyor beni hem de üzüyor derinden. Lise yıllarım çok problemliydi ama 11.sınıf en güzeliydi cidden. 

Sen o kadar aşkla dalga geç büyük konuş sonunda bulur o seni. Yani beni de aşk 11 deyken buldu. Dalga geçtiğim şeyi yaşadım harbiden. Anladım ki aşkın yaşı yokmuş. Hele ki ergenlik döneminde duygular coşkuluyken bu hisler bambaşka etkiliyor insanı. Çok yordu beni. Çok ağlattı, çok güldürdü, çok düşündürdü, tüketti en sonunda.

2020 HEDEFLERİM (MİM)




Öncelikle beni bu güzel mime davet eden Şule ablama teşekkür ederim :) kendisi benim blogdaki ilk yıllarımdan beri destekçim. Çok teşekkür ederim hep var olsun :) 2020 ona mutluluk sağlık huzur ve dilediği ne varsa onu getirsin :)

       1)     Şu anda Türk Hemşireler Derneği Öğrenci Komisyonu 9. Dönem genel yönetim kurulunda medya ve iletişim koordinatörü olarak görev alıyorum. Umarım yeni yılda bu görevimi en güzel şekilde yaparım ve harika işlere imza atarız.
      2)    Genç Kızılay etkinlik ekibimizle harika etkinlikler planlamak ve iyilik dolu etkinliklerimize katılmak.

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN – SABAHATTİN ALİ



İlk Yayınlanma Tarihi: 1940

Yazar: Sabahattin Ali
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 254

KİTAP TANITIMI:
"İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.."
Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, "insanın içindeki şeytan"a keskin bir bakış.
***
KİTAP YORUMUM:


Merhaba uzun zaman elimde sürünmüş olan bir eserle geldim. Kitabı geçen yıl baharın falan okumaya başlamıştım. Derslerde boş zamanlarımda okudum ancak son 50 sayfasına gelince ne olduysa bıraktım kitabı. Devam etmek bugüne nasip oldu. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf’u okudum ve çok sevdim. Ama bu kitaba ısınamadığımdan sevemedim galiba.

Sabahattin Ali’nin tarzını severim aslında ama bu kitaptaki hiçbir karakteri sevemedim desem yalan olmaz sanırım. Sadece karakterler değildi beni soğutan, konu ve davranışlar tuhaftı. Bilmiyorum belki de ben yanlış zamanda okudum. Kitabı ittirerek okumuştum zaten. Ama bugün son sayfaları hızlıca bitirdim. Belki de cidden yanlış zamanıma gelmiştir.
Ömer ve Macide ana karakterler. Ömer felsefik duruyor, bilgili, kültürlü görünmeye çalışıyor ama aslında yanlış yolda giden, yanlış arkadaşlar edinen birisi. Aydın olduğunu sanan ama cahil olan arkadaş çevresi var ve onlar Ömer’i yanlış yola itiyor. Ömer güçsüz, kendi davranışlarının sorumluluğunu almaktan kaçınan ve her suçunu içindeki şeytana atan birisi. Ömer’in; adını taşıyan önemli zatlara, böyle bir kişilikte olması hakaret resmen. Hiç kendini toparlamıyor. Oradan oraya sürünüyor. Nerdeyse otuzuna gelmiş ama düzgün iş tutturamamış, insanları düzgün tanıyamamış, bir kadını sevmiş ama ona sahip çıkamamış birisi. Çok acınacak bir tipte ve resmen okurken beni bıktırdı. Zaten onun yüzünden kitaptan soğudum. Hayattan soğuttu hatırladıkça kötü oluyorum…

Kitap çok buhranlı, kötü bir havada geçiyor. Macide ve Ömer uzaktan akraba. Tanışıyorlar ve aşık oluyorlar. İkisinin de düzgün ailesi yok. Macide aile yakının evinde kalıyor ama onları sevmiyor. Bir gün kötü bir olay sonucu Macide evden ayrılıyor ve Ömer onu kendi evine götürüyor. Yıldırım hızıyla başlıyor onların aşkları, ilişkileri. Her şey çabuk oluyor. Macide ilk başlarda mutlu huzurlu. Ömer de öyle. Ama bir yerden sonra sevgileri yetmiyor. Para ve geçim meselesi, çevreleri de işin içine girince sohbetleri azalıyor. 

22 Aralık 2019 Pazar

MELİHA – NESRİN KARAMAN


Yazar: Nesrin Karaman
Yayınevi: Anatolia Kitap
Sayfa Sayısı: 278
İlk Baskı Yılı: 2000
Türü: Dram, aşk

KİTAP TANITIMI:

Aşk; bağlılık, özveri ve yanmak mıdır?
Ya da aşk; takıntı veya maraz mıdır?
Seven, sevdiği için neler yapabilir yada nelerinden vazgeçebilir?
Sevda bazı kalplere gül bahçesi vaat ederken neden kimilerine sadece dikenlerini batırır?
Sami, belki de yorgun bir adamdı belki de tükenmişti. Her türlü gönül bozgununa rağmen bir kadına umutsuzca âşık olmuştu. İçindeki kötülüklerin  arasında beslediği  büyük aşk filizlenebilir miydi? kötü daha ne kadar kötü olabilirdi? Acaba aklı ve sezgileri onu bulunduğu karanlık dehlizlerden kurtarabilecek miydi?
Meliha’nın satır aralarından kalplerimize süzülen sorular bunlar.
Meliha bir gün Sami’ye sordu. “Aşk kıyım işi midir Sami?”
Hayat hırsızı bir erkek ve onun son derece can yakıcı gelgitleri,  masum hem de merhametli bir kadının tarifsiz acıları, davası uğruna aşkından bile vazgeçebilecek yürekli bir adam ve onun kaybolmuşluğu Meliha’da okuru derinden sarsacak.

KİTAP YORUMUM:

Merhaba çok duygusal bir kitapla geldim. İlk başta her şeye fazlaca sahip olup sonradan onların tek tek gittiği bir kadının hikayesi bu. Anne babası ikişer tane var. Çok zengin bir ailede doğuyor. Evleri güzel, gittiği okullar güzel. Ama sonradan ailesini kaybediyor. Aşık oluyor bir devrimciye ama o da kayıp gidiyor ellerinden. Amcası ve Sami sayesinde hayata tutunmaya çalışıyor.

Üniversitedeyken aşık oluyor Meliha, Fuat adlı bir devrimciye. Fuat’ın savunduğu şeylere karşı pek ilgisi yok Meliha’nın. Ama Fuat’ı çok seviyor. Onunla olmak istiyor. Bir süre harika gidiyor her şey. Ama arkalarından kuyularını kazan birisi var. Her şey mahvoluyor. Fuat’ı kaybediyor Meliha. Psikolojik çöküş yaşıyor. Fuat’tan geriye son kez beraber oldukları o köhne ev kalıyor, bir plak ve bir şarkı. Sonradan bir de minik sürpriz çıkıyor. Meliha Fuat’tan bir parçayı taşıyormuş meğer karnında. 

SIRRIN SAHİBİNE-MÜCAHİT ŞEN



Merhaba bookstagram camiası çok hoş. İmzalı kitaplarım çoğalıyor bu sayede. Hediye gönderilenleri belirtiyorum zaten. Diğerlerinin hepsi kendi aldıklarım, çok para dökmüşüm geçen şöyle yuvarlama hesap yaptım da =) Ama olsun kitaplar için her şeye değer. Bu güzel şiir kitabını @birkitap_biralıntı moderatörlüğünde okuduk. Kitabı imzalı gönderen şair @mucahıdsen ‘e ve şiir kitabını basan @milayyayinlari 'na çok teşekkür ederim :)

16 Aralık 2019 Pazartesi

BÜLBÜLÜM ALTIN KAFESTE – PINAR CEBE TEMİZYÜREK

Yazar: Pınar Cebe Temizyürek
Yayınevi: Ceren Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 89
İlk Baskı Yılı: 2019
TÜR: ANI

KİTAP TANITIMI:
Yemek masası bizim için sadece yemek yenen bir toplanma alanı değildir. “Masa” bizim için bazen önemli kararların alındığı, bazen kahkahalarımızın yankılandığı, bazen de gözyaşlarımızın içimize aktığı yerdir. Sararmış fotoğraflar masaya saçılınca teyzem anlatmaya başlayacaktı ve ben de onun güzel ela gözlerinde, onların fırtınalı ama hep aşk dolu hayatlarını huzurla limana taşıyacaktım...

KİTAP YORUMUM:

Bir okuma etkinliğine katıldım ve yazarımızdan imzalı geldi kitabım :) yazarımıza teşekkür ederim.

Kitabın türü anı. Anneannesi ve dedesinin hikayesini anlatmış Pınar hanım. Eski zamanların naifliği var kitapta. Herkes çok kibar. Sesleniş tarzları, verilen hediyeler çok ince düşünülüp yapılıyor. Saadet ve Ali Recai Arkun’un aşk hikayesi ve hayatlarının ne yöne gittiği anlatılmış.

Saadet bir gün yoldayken karşısına aniden bir at ve asker çıkıyor. Atın şahlandığını gören Saadet bayılıyor. Asker de onunla ilgileniyor. Ondan hoşlanıyor ve cesurca kızın babasının karşısına çıkıp onunla evlenmek istediğini söylüyor. Böylece aniden gelişen bir aşk rüzgarı ile ikisi evleniyor. Oradan oraya savruluyorlar. Hem iş yüzünden hem ailesel sebeplerle. Ali Recai’nin ailesinin yanına yerleşiyorlar bir süre sonra. İlk zamanlar alelacele evlendikleri için babasına fikrini sormadığı için Ali Recai ve babası tartışıyorlar ama sonra herkes gelini benimsiyor.

Hayatları çok güzel ilerlerken bir gün her şey rayından çıkıyor. O kadar güzel konakta yaşamalarına ve çok paraları olmasına rağmen mutsuzluk peşlerini bırakmıyor. Hastalıklar ve ölümler ailelerine dadanıyor. 

3 Aralık 2019 Salı

İNSANCIKLAR – DOSTOYEVSKİ



İlk Yayınlanma Tarihi: 1846

Yazar: Fyodor Dostoyevski
Türler: Mektup Roman, Kurgu
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 216

KİTAP TANITIMI:

Ergin Altay çevirisi,Joseph Frank'nin önsözü,W. J. Leatherbarrow'un sonsözüyle. Yazar ve dönem kronolojisiyle.
Dostoyevski'nin ilk romanı olan İnsancıklar yayımlandığında büyük övgüyle karşılanmış, edebi bir dehanın habercisi olarak görülmüştü.İnsancıklar, St. Petersburg'da bir devlet dairesinde çalışan orta yaşlı ve alçak gönüllü kâtip Makar Devuşkin ile uzaktan akrabası, yirmili yaşlarının başında genç bir kadın olan Varvara Dobroselova arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bir eserdir. Dostoyevski'nin henüz 24 yaşındayken kaleme aldığı; yoksulluk, dostluk ve sanat sevgisi gibi temalarla örülü bu roman, dönemin eleştirmenlerince adeta göklere çıkarılarak yazarın edebiyat çevrelerine bir yıldız gibi girmesini sağlamış ve çok parlak bir "toplumsal roman" olarak nitelendirilmişti.
"Sahip olduğu ilham perisiyle çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara 'yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz,' diye haykırıyor."

KİTAP YORUMUM:


Merhaba :)

Mektuplardan oluşan bir kitap önerisiyle geldim. Dostoyevski herkesin mutlaka okuması gereken yazarlar arasında. Ben de sanırım ilk kez okudum. Kitaba pek ısınamadım. Anlamadım bazı yerleri. Ama sonradan kafamda netleşti. Dostoyevski’ye başlamak için iyi bir kitap değil bence. Daha güzel eserleri vardır elbette. Sizin bana önerdiğiniz olursa mutlaka yazın olur mu? Elimde yeraltından notlar eseri var onu okuyacağım. Ama önerdiklerinizi de alırım.

Makar ve Varvara mektupların sahipleri. Makar bu kadına aşıkmış meğer ben arada kalmıştım. Çünkü bazı yerlerde dostum gibi kelimeler geçiyordu. Aslında Varvara dostum, siz akrabamsınız falan diyerek zavallı Makar’ı kendinden uzaklaştırdı. Makar da ona açılamadı. Bunu sonlara doğru anlayabildim. Kitap sıkıcıydı yalan söylemeyeceğim. Uzun süre elimde süründü. Bitirdiğimdeyse Varvara adlı kadına çok sinirlendim. Para uğruna saçma şeyler yaptı.

30 Kasım 2019 Cumartesi

DÜNYALAR SAVAŞI – H.G.WELLS


Yazar: H. G. Wells

Yayınevi: İndigo Kitap
Sayfa Sayısı: 244
İlk Yayınlanma Tarihi: Aralık 1897
TÜR: BİLİMKURGU
Uyarlamalar: Dünyalar Savaşı (2005), War of the worlds (2019), The War of the worlds(mini dizi 2019)

KİTAP TANITIMI:
“İnsan öyle kibirlidir ve bu kibri yüzünden öyle körleşmiştir ki hiçbir yazar, insanınkine benzer dünyevi bir aklın veya ondan daha zeki bir yaşam formunun var olabileceğini on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar öngörememişti. Dahası, Dünya’nın yüzeysel olarak yaklaşık dörtte birinden meydana gelen ve Güneş’ten daha uzak olan Mars’ın, hem Dünya’dan daha yaşlı olduğu hem de sadece zamanın başlangıcına uzak değil, aynı zamanda zamanın sonuna yakın olduğu gerçeği de göz ardı edilmişti.”
Dünya, Marslıların istilasına uğrar. Devasa boyutlarda metalik bir örümceği andıran yapıları ve yaydıkları ölümcül Isı Işını karşısında Dünyalıların hiçbir şansı yoktur. Dünya tarihinin en önemli savaşı başlar ve insanlığın sonu hızla yaklaşır. “Bilimkurgunun Shakespeare’i” olarak anılan H. G. Wells’in ilk defa 1898 yılında yayımlanan Dünyalar Savaşı adlı bu kitabı, çağının ilk ve en iyi bilimkurgu yapıtları arasındaki yerini yıllardır korumaktadır.

KİTAP YORUMUM:


Merhaba J
Daha önce yazardan; Görünmez Adam , Zaman Makinesi  (yorumladım, tıklayıp  okuyabilirsiniz.), Doktor Moreau’nun Adası kitaplarını okudum.

Çok merak ettiğim kitabı sonunda okuyabildim. Bir günde bitirdim. Acayip güzeldi. Yazılış tarihine bakılınca inanılmaz bir hayal gücü olduğunu fark ediyorsunuz. Zaten Wells’e bayılırım. Her okuduğum kitabından sonra vay be diyorum. 

Bu kitapta adından belli. Dünyalar savaşıyor. Her şey yolunda giderken bir gün dünyaya garip silindirler düşüyor. İnsanlar bunları merak ediyor ama çok da önemsemiyor. Sonraysa asıl işgalciler geliyor.

Marslılar Dünyayı ele geçiriyor. Metalik ve örümceğimsi yapılar dolaşıyor etrafta. Marslılar ise çok büyük zırhların içinde dolaşıyor. İnsanları hemen öldüren ısı ışını yayıyorlar. Onlara yaklaşan herkes ölüyor. Marstan getirdikleri kımızı otu yerleştiriyorlar toprağa. O bitki her şeyi çürütüyor tüm suyu kendine çekiyor. İnsanları kaçırıyorlar ve onları kullanıyorlar. İlginç şeyler yapıyorlar. Kitabı okurken çok şaşırdım. Wells 1898 yılında tüm bunları hayal etmiş ve yazmış. İnanılmaz gerçekten.

Uzaylı istilası klasik bir konu. Belki yazılanlar da duyulan şeyler ama bu eser bir kült. Uzaylı istilası kurgularının babası yani. Ben de bu konuda okumayı çok severim klasik de olsa beni etkiliyor :)

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 13 (SÜPER KAHRAMAN)



En beğendiğiniz ya da size yakın gelen süper kahraman var mı? Peki süper kahramanınızın en sevdiğiniz özelliği nedir? DC mi Marvel mı daha iyi?

Merhaba ben süper kahramanları çok severim. Lisedeyken bir arkadaşım sayesinde bu tarz şeyleri hiç bilmesem de ve fantastiğe o zamanlar sıcak bakmasam da marvel serisine başlamıştım. Sonra dc ve X-Man serilerini izledim. Daha da izlemediğim çok şey var ama Marvel’ın ana filmlerinin hepsini izledim diyebilirim. Bayılıyorum süper kahramanlı filmlere =)

Batman, Iron Man, Superman, X-Man, Spiderman, kaptan Amerika, Wolverine, Black Widow en en sevdiklerimden. Batman ve Wolverine’e ise aşığım J

Marvel mı Dc mi tartışmasına girmeyi sevmiyorum. Marvel filmleri daha yaratıcı daha kaliteli, teknolojiyi de kullanıyor ve bağlantılı, kredi sahneleri olması açısından çok iyi tabii ki. Ama dc nin de karakterleri güzel filmleri de iyi. İkisini de izlerim ayırt etmeden.

Süper kahramanlarımda en sevdiğim özellik, kendilerini umursamadan insanları korumaya çalışmaları, insanlara yardım etmeleri ve kötülükleri uzaklaştırmaları. Keşke gerçekte de böyle iyiliksever ve çok güçlü kişiler olsaydı. Ama hayat film değil. Kötüler hüküm sürüyor genelde. İyiler eziliyor, masumlar suçlanıyor. Suçlular ceza almıyor. Böyle bir dünya maalesef.

20 Kasım 2019 Çarşamba

AMOK KOŞUCUSU - STEFAN ZWEIG



Yayınevi: Panama Yayıncılık

Yazar: Stefan Zweig
Sayfa Sayısı:104
İlk Yayınlanma Tarihi: 1922
***
KİTAP TANITIMI:
1912 yılında Napoli Limanı’nda büyük bir transatlantiğin boşaltılması esnasında meydana gelen
esrarengiz bir kaza…
Ülkesine gitmek üzere Kalküta’dan gemiye binen bir Avrupalı… Gemide herkesten saklanan bir doktor… İsimsiz doktorun Avrupalı yolcuya anlattığı sırrı…
Malezya ormanlarında kimsenin uğramadığı ücra bir noktada doktorun tanıştığı cazibeli, mağrur, onu çılgına çeviren, kariyerini bitiren, hayatını altüst eden İngiliz kadınla ilgili bir gizem… Tutkunun esiri olan, pişmanlıklar içinde kıvranan, vicdanını rahatlatmak, kendini affettirebilmek için delicesine koşan bir adamın öyküsü…

KİTAP YORUMUM:

Kitap bir gemi yolculuğuyla başlıyor. Bir adam gece yarısı güverteye çıkıyor uyku tutmayınca. Hayranlıkla gökyüzünü ve denizi izlerken yanında başka biri daha olduğunu fark ediyor. Korkuyor öyle görünce. Adam karanlıkta oturuyor sessizce çünkü. Az bir şey konuşuyorlar sonra karanlıktaki adamdan korkunca odasına gidiyor. Ertesi gece merakına yeniliyor yine çıkıyor dışarı. O adamın neden karanlıkta durduğunu, daha önce niye hiç görmediğini, niye tanınmak istemediğini merak ediyor. Yine karşılaşıyorlar. 

Karanlıktaki adam da hikayesini anlatmaya başlıyor kendine engel olamayıp
Adamın hikâyesi sıradan olabilecek bir şekilde başlıyor ama sonradan yaptıkları inanılmaz. 

17 Kasım 2019 Pazar

MİM - ÇOCUKLUĞUMA MEKTUP



Mimin konusu şöyle : Sihirli bir posta kutusu icat olunduğunu düşünün. Bu kutu sayesinde çocukluğunuza, özellikle 10 yaşınıza mektup gönderme imkanınız var. Bu durumda mektubunuza  neler yazardınız? 10 yaşlı kendinize sonradan karşılaşacağı zorlukları rahatça atlata bilmesi için hangi uyarılarda bulunur, nasıl öneriler verirdiniz?

Öncelikle Umman Aslan’a teşekkür ederim beni mimlediği için. Çok güzel bir mim olmuş bence. Duygulandırdı beni. Sırlarımı açığa vurmamı gerektiren bir mim olmuş, pek sevmem sırlarımı söylemeyi ama az da olsa bahsetmem gerekecek. 

Ben şu an 2o yaşımdayım Aralık 26’da yeni yaşıma gireceğim. Yıl 2019. Sana buradan yazıyorum 1o yaşındaki Hilal :)

Daha her şey yeni başlıyor senin için. Çok zor bir dönem var önünde. Yaşayacağın hastalıklar ve ailevi problemler var. Hepsini güzelce atlatacaksın merak etme. Ama yine de keşke dediğim şeyler oldu.

Keşke daha çok kendime öncelik verseydim. Keşke başkalarını o kadar umursamasaydım. Keşke yaşadığım anın kıymetini bilseydim. Keşke sırlarımı başkalarına anlatmasaydım. Keşke arkadaşlarıma güvenmeseydim. Bu daha böyle uzayıp gider.

15 Kasım 2019 Cuma

SON – AYSU ŞAHLI


Yazar: Aysu Şahlı

Yayınevi: Dağhan Külegeç Yayınları
Sayfa Sayısı: 160
İlk Baskı Yılı: 2019
TÜR: Polisiye

KİTAP TANITIMI:
Yalnızlığın tercihten tecrite dönüşmesi sarsıcıdır. Kişinin içinde büyüyen boşluk nefretle dolarsa başkalarına da bulaşır. O boşluk hiç dolmaz, hep genişler. Güzel her şeyi yutar.
Son, kötülük ile iyilik arasındaki ince çizgiyi yerinden oynatıyor. Anne şefkatinin uzaklığı ile ölümün yakınlığı arasında kalan kadınları anlatıyor. Suçluluktan kaçmak için her şeyi göze alabilen irkiltici tarafımıza ayna tutuyor.
***
KİTAP YORUMUM:


Merhaba arkadaşlar :)

Bugün harika bir Türk polisiyesi ile geldim. İçinde seri cinayetler, kadın dramları, annesiz çocuklar, aynalar var. Daha pek çok şey.

Başkomiser Ali ve ekibine bir gün ilginç bir görev verilir. Issız bir evdeki mumyalanmış genç kadın cesetleri. Evin sahiplerini araştırırlar. Sahipleri iki yaşlı insan. Adam kısa zaman önce ölmüş. Kadın da huzur evinde. Aklı pek yerinde değil gibi duruyor. Yakınları da yok. Amish’ler gibi yaşıyorlarmış. Amish‘leri araştırın. Ben ilk kez The x files’ta rastladım onlara. Çağın araçlarından ve insanlardan uzakta yaşamaya çalışan tipler. Araştırdıkça yakın zamanda ölen kadınların ortak bir bağı çıkıyor. Daha eski yıllardakiler ise bağımsız gibi görünüyor. Ama aslında hepsinin ortak tarafı, yaşadıkları aileden memnun olmamaları diyebilirim.

Olaylar hızlı başladı hızlı bitti. Keşke daha uzun sürseydi dedim. O kadar akıcıydı ki. Türk polisiye yazarlarına ekstra önem veririm. Aysu hanımı da tebrik ettim. Çok orijinal fikirler bulmuş. O fikirleri açıklayamam spoi olmasın.

10 Kasım 2019 Pazar

EYLÜLE KADAR – ERTUĞRUL ÖZGÜN



Yazar: Ertuğrul Özgün

Yayınevi: Dorlion Yayınevi
Sayfa Sayısı: 256
İlk Baskı Yılı: 2019

KİTAP TANITIMI:
Eylüle Kadar, Doğu Karadeniz’in denize bakan bir köyünde, kan bağına dayalı akrabası bulunmayan, tek bir hanede babasız büyüyen dört çocuğun en küçüğü olan Sinan’ın, 1972 yılının son çeyreğinde yatılı öğretmen okulunu kazanıp Artvin’e gitmesiyle başlayan hikâyesidir.
Çocukluğunun geçtiği Trabzon’dan sonra, Artvin’de kendini ideolojik fikir hareketlerinin ve öğrenci olaylarının içinde bulan Sinan’ın Çanakkale’ye sürgün edilmesiyle yoğunlaşarak artan zorlu mücadelesi, 12 Eylül 1980 ihtilali sabahına kadar sürer.
Sisteme karşı yürüttükleri kavgada gençlik örgütlerinin sosyal ve siyasal yapılanmalarında yer alan, çocuk denilebilecek yaşlarda girdikleri bu kavgayı sürdürürken çocukluklarını yaşamayan, gençliklerini yaşamayı ise erteleyen, fikir ayrılıkları yüzünden sevdalarını yüreklerine gömüp yaşadıkları kalp acılarını sevdiklerine açıklayamayan nice Sinanlar yer alır “kayıp kuşak” diye de adlandırılan bu kuşakta...
Eylüle Kadar’da, milliyetçilerinin olduğu gibi devrimcilerin de kendi yaşlarına bakmadan ülkeyi yönetmeye talip oldukları, ancak bunu gerçekleştirmek isterken kavgaların silahlı çatışmalara dönüştüğü bir dönemin ve bu döneme adını yazdıran bir kuşağın (yetmiş sekiz kuşağı) hikâyesi anlatılır.

KİTAP YORUMUM: 

Merhaba arkadaşlar harika bir dönem kitabıyla geldim. 12 eylül 1980 darbesinden önce gençliğini yaşamış olan, çocukluğu yarım akalan bir neslin hikayesi bu. O nesildeki Sinan’ın hayatını anlatıyor. Otobiyografik bir roman.

Düşünceniz ne yönde olursa olsun objektif değerlendirin. Okumaya başlayın. Ben çok merak ediyordum. Ama aynı zamanda çekiniyordum da çünkü siyaset sevmem. Ama o dönemleri de bir kurgu içinde okumayı hep istemiştim. Kitaba başlayınca da sayfalar akıp gitti. Aradıklarımı buldum. Yazarımız milliyetçi olan bir gencin hikayesini anlatmış. Ama devrimcileri aşağılamadan, onları kötülemeden bunu anlatmayı başarmış. Bu ideolojik farklılıkları, zarar görenlerin hep fakir evlatlar olduklarını, çocuk yaşta sırtlandıkları yükün sorumluluğunu çok iyi anlatmış yazar.

Benim anladığım şu, hangi görüşte olurlarsa olsunlar o dönemdeki çocuklar erken büyümek zorunda bırakılmış, vatan aşkı yüzünden bu ideolojilerden birini savunmaya zorlanmışlar, tarafsız olamayacakları bir dönem çünkü. Üst düzeydekiler, zenginler de bu fakir Anadolu evlatlarını kullanmış. Kardeşi kardeşe kırdırmışlar. Onların vatan millet sevgisini yanlış kullanmışlar. Dilerim ki o kişiler huzura ermesin.

Ayrıca herkesin istediği aynı aslında. Bağımsız güçlü bir Türkiye istiyorlar. Ama bunu elde edecekleri yöntemlerin farklı olduğunu savunuyorlar. İşte sözde ideoloji sahibi o güçlü zengin kişiler de artık kimseler onlar, bu masum gençleri zor durumda bırakıyorlar. Gençlerin davalarına sahip çıkma mücadeleleri, haklarını arama çabaları beni çok duygulandırdı.

3 Kasım 2019 Pazar

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 9 (RÜYA)




Konumuz: "Rüya görüyor musunuz? Görüyorsanız, ne tür rüyalar görürsünüz? Rüyalarınızı hatırlıyor musunuz? Sürekli olarak gördüğünüz rüyalar var mı?"

Herkes rüya görür. Her gece bir sürü görürüz ama hatırladığımız ya çok azdır ya da hiçtir.

Ben çocukken hep tavuk horoz görürdüm ve beni kovalarlardı. Aşırı derecede korkardım. Niye bilmiyorum sürekli aynı rüyayı görürdüm çocukken ve çığlık atarak uyanırdım.

Şimdilerdeyse saçma şeyler görüyorum genelde. Ya beni kovalayan olur yine. Genelde saplanırım kaçamam ve stres olurum. Uyanınca kaskatı kesilmiş olurum. Ya da tanıdıklarımı görürüm, saçma durumlar içinde. Yani rüyalarım genelde saçma benim. Niye bilmiyorum güzel rüya görmem. Hep rahatsız edici oluyor.

ANLAT BAKALIM - MİM

 (fotoğraf @followmeaway 'e ait.)



DOKUZUNCU BÖLÜM: MERHAMET CADISI

“Seni bu hale getiren Gazap Cadısı. Benim diğer hayvanlardan öğrendiğim kadarıyla bir de Merhamet Cadısı var. İkisi ikiz kardeşmiş. Ama sonradan bambaşka kişiliklere sahip olmuşlar. anne ve babaları ayrılınca ikisi ayrı düşmüş. Gazap cadısı babası ve halasıyla birlikte yaşamış. Halası da kötülüğüyle nam salan biriymiş. Doğal olarak gazap cadısını şimdiki kötü haline getirmiş. Uzun yıllar ayrı kalınca ikisi de zıt kişiliklerde olunca düşman olmuşlar birbirlerine.

Merhamet cadısı da annesiyle kalmış ve annesinin masumluğu, merhameti ona da geçmiş. Annesi onu hep iyiliğe yöneltmiş. Gazap cadısı insanlardan saklanıp mağarada yaşarken merhamet cadısı nehrin yanındaki küçük bir evde kalıyormuş. İnsanlara yardım etmeyi sever, çocuklarla, hayvanlarla ilgilenirmiş hep. Ben bunu efsane sanmıştım ama gazap cadısının gerçek olduğunu görünce merhamet cadısı da gerçektir diye düşünüyorum. Şimdi tek yapmamız gereken Merhamet Cadısını bulmak.”

27 Ekim 2019 Pazar

14.ANKARA KİTAP FUARI (21 EKİM 2019)



21 Ekimde Ankara kitap fuarına gittim. Böyle güzel bir fuar için @eylulfuarorganizasyonn a teşekkür ederim💕

Tahmin ettiğimden daha çok kitap aldım. Sahaf kısmını yine sevmedim pek. 2 yil önce falan daha güzeldi doluydu sanki. Hoşlandığım kitapları göremedim pek. O yüzden 2 tanesini sahaftan alabildim.

📖  Ay hırsızı : 10 tl
📖  Balık izlerinin sesi : 10 tl
📖  Ermişin bahçesi :5 tl
📖  Gezgin : 5 tl
📖  Bir delinin hatıra defteri : 5 tl
📖  Genç wertherin acıları : 5 tl
📖  Dünyalar savaşı : 10 tl
📖  Gurur ve önyargı : 15 tl
📖  Ölümün şifresi : 10 tl
📖  Defterler : tanesi 5 tl
📖  Kitap ayracı , @sevimli_amigurimiler_ den hediye. Fuara birlikte gittik ve çok keyifli oldu. Teşekkür ederim ona tekrardan❤ 

Harika şeyler vardı. Ürünler çok güzeldi. Fiyatları da yazdım ki gitmek isteyenlere fikir olsun. Zweig Klasikleri çoğu yerde 5 tlydi. Fazla kalabalık değildi bugün. Önceki yıllara göre kıyaslayınca. Ya da ben kitap bakmaktan insanlara dikkat etmedim 😄

Fuar çok güzeldi ve devamını istiyoruz. Artık bu sene olduğu gibi senede 2 kere olması bence süper olur. Ankara başkent sonuçta. Daha çok okuyan vardır. kitap fuarı desteklenmeli💙

Şubatta da olursa inşallah ona da katılırım. Uzun zamandır maddi sıkıntı yüzünden kitap alamadım. Ama bu fuarda bayağı harcadım biriktirdiklerimden falan. Olsun çok iyiydi :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...