Yazar: Ertuğrul
Özgün
Yayınevi: Dorlion Yayınevi
Sayfa Sayısı: 256
İlk Baskı Yılı: 2019
KİTAP TANITIMI:
Eylüle Kadar, Doğu Karadeniz’in denize bakan bir köyünde, kan
bağına dayalı akrabası bulunmayan, tek bir hanede babasız büyüyen dört çocuğun
en küçüğü olan Sinan’ın, 1972 yılının son çeyreğinde yatılı öğretmen okulunu
kazanıp Artvin’e gitmesiyle başlayan hikâyesidir.
Çocukluğunun geçtiği Trabzon’dan sonra, Artvin’de kendini
ideolojik fikir hareketlerinin ve öğrenci olaylarının içinde bulan Sinan’ın
Çanakkale’ye sürgün edilmesiyle yoğunlaşarak artan zorlu mücadelesi, 12 Eylül
1980 ihtilali sabahına kadar sürer.
Sisteme karşı yürüttükleri kavgada gençlik örgütlerinin sosyal
ve siyasal yapılanmalarında yer alan, çocuk denilebilecek yaşlarda girdikleri
bu kavgayı sürdürürken çocukluklarını yaşamayan, gençliklerini yaşamayı ise
erteleyen, fikir ayrılıkları yüzünden sevdalarını yüreklerine gömüp yaşadıkları
kalp acılarını sevdiklerine açıklayamayan nice Sinanlar yer alır “kayıp kuşak”
diye de adlandırılan bu kuşakta...
Eylüle Kadar’da, milliyetçilerinin olduğu gibi devrimcilerin
de kendi yaşlarına bakmadan ülkeyi yönetmeye talip oldukları, ancak bunu
gerçekleştirmek isterken kavgaların silahlı çatışmalara dönüştüğü bir dönemin
ve bu döneme adını yazdıran bir kuşağın (yetmiş sekiz kuşağı) hikâyesi
anlatılır.
KİTAP YORUMUM:
Merhaba arkadaşlar harika bir dönem kitabıyla geldim. 12 eylül
1980 darbesinden önce gençliğini yaşamış olan, çocukluğu yarım akalan bir
neslin hikayesi bu. O nesildeki Sinan’ın hayatını anlatıyor. Otobiyografik bir
roman.
Düşünceniz ne yönde olursa olsun objektif değerlendirin. Okumaya
başlayın. Ben çok merak ediyordum. Ama aynı zamanda çekiniyordum da çünkü
siyaset sevmem. Ama o dönemleri de bir kurgu içinde okumayı hep istemiştim. Kitaba
başlayınca da sayfalar akıp gitti. Aradıklarımı buldum. Yazarımız milliyetçi
olan bir gencin hikayesini anlatmış. Ama devrimcileri aşağılamadan, onları
kötülemeden bunu anlatmayı başarmış. Bu ideolojik farklılıkları, zarar
görenlerin hep fakir evlatlar olduklarını, çocuk yaşta sırtlandıkları yükün
sorumluluğunu çok iyi anlatmış yazar.
Benim anladığım şu, hangi görüşte olurlarsa olsunlar o dönemdeki
çocuklar erken büyümek zorunda bırakılmış, vatan aşkı yüzünden bu
ideolojilerden birini savunmaya zorlanmışlar, tarafsız olamayacakları bir dönem
çünkü. Üst düzeydekiler, zenginler de bu fakir Anadolu evlatlarını kullanmış. Kardeşi
kardeşe kırdırmışlar. Onların vatan millet sevgisini yanlış kullanmışlar. Dilerim
ki o kişiler huzura ermesin.
Ayrıca herkesin istediği aynı aslında. Bağımsız güçlü bir
Türkiye istiyorlar. Ama bunu elde edecekleri yöntemlerin farklı olduğunu savunuyorlar.
İşte sözde ideoloji sahibi o güçlü zengin kişiler de artık kimseler onlar, bu
masum gençleri zor durumda bırakıyorlar. Gençlerin davalarına sahip çıkma
mücadeleleri, haklarını arama çabaları beni çok duygulandırdı.
Sinan babası olmayan, annesi ve ağabeyi olan birisi. Trabzon’un
bir köyünde büyümüş. Çocukluğundan başlayarak onun memur olmasını ve milliyetçi
bir lidere dönüşmesini okuyoruz. Köydeki zorlukları görünce böyle olmak
istemediğini fark ediyor. Öğretmen okuluna gitmek için çalışıyor. Artvin’de
okula başlıyor. Ama okul yönetimin ayrılıkçı davranışları yüzünden isyan
ediyorlar. O kısımlar çok duygusaldı. Sonradan her biri farklı yerlere sürgün
ediliyor. Anasız babasız parasız Çanakkale’ye gidiyor. Tek başına hayatta kalma
mücadelesi veriyor. Daha çocuk olduğu o yaşta Sinan’ın omuzlarına büyük
sorumluluklar biniyor. Çanakkale’de milliyetçi fikirleri iyice gelişiyor. Lider
bile oluyor. Ülkücü öğrencilerin lideri.
Bir kızı seviyor. Emine. Ama onun herkesi reddettiğini duyunca
sevgisini anlatamıyor. Uzaktan uzağa seviyor. Yıllar her birini farklı yerlere
sürüklüyor.
Okula Rana adında bir kız geliyor. O da zaman geçtikçe
devrimcilerin yanında oluyor. Ama bir yandan da Sinan’la arkadaşlar. Çevrenin onaylamaz
bakışları arasında arkadaş kalmaya çalışıyorlar ama bir yerden sonra bu
zorlaşıyor. Kopuyorlar. Sonra Sinan onu duygusal anlamda sevdiğini anlıyor. Sinan’ın
aşklarını bir türlü ifade edemeyişine çok sinirlenmiştim. Seviyorsan söyle, geç
kalınca kaybedersin derler ya o söz hep aklıma geldi.
Yani Sinan ve onun gibi gençler vatan millet sevgisi yüzünden
bağlı oldukları fikirleri savunmaya çalışırlarken, erkenden büyümek zorunda
kalıyorlar. Bazıları tarafından dışlanıyorlar. Sevdikleri kişilere
açılamıyorlar. Bu sorumlulukları yüzünden sevgisini bile yaşayamıyor. Onun bu
zor durumda kalışları güzel anlatılmıştı.
Ailesiyle olan ilişkileri çok azdı tabi. Olay çokluğundan sıra
gelmemişti bence onlara. Duygusal düşüncelerinin daha çok açığa vurulmasını
isterdim bu da eksikti biraz.
Ama kitap sürükleyiciydi. Dili akıcıydı. Dediğim gibi kolay
okundu, sayfalar akıp gitti. Sinan ve çevresindeki milliyetçi devrimci
gençlerin neler yaptıklarını okumak isterseniz kitabı edinin hemen. Aynı zamanda
Sinan’ın öğretmen olma çabası da anlatılıyordu. Bin bir zorlukla okudu. Hem çalıştı
para biriktirdi hem okudu. Sonra atandı. Ama onu milliyetçi olduğu için
çalıştırmadılar. Silahlı çatışma oldu. Ama Sinan hiçbir zaman silah çekmedi. Hep
fikir savaşında olduklarını, silaha gerek olmadığını savundu. Ama bazıları ona
kötü davrandılar. Çok sevdiği çok çabaladığı mesleğinden ayrı düşmek zorunda
kaldı. Peki ya öğretmen olabildi mi sonradan? Sevdiği kıza kavuştu mu? Bunların
cevabı kitapta. Söylemeyim onları :)
İhtilal olunca ne oldu? Bunun cevabı da 2.kitaptaymış
inşallah. Merakla bekliyorum 2.kitabı. En heyecanlı yerde bitti.
Kitabı yazarımız imzalı olarak gönderdi. @l_sevdali_l
moderatörlüğünde harika bir ekiple okuduk, teşekkürler. Kitabı edinmemizi sağlayan
@ertugrulozgun ve @dorlionyayinlari ‘na teşekkür ederim.
Ayrıca okuma
grubumuzla birlikte Cuma günü tartıştık kitabı, sorularımızı sorduk yazara. Ertuğrul
bey gerçekten çok eleştiriye açık birisi. Herkesin sorusunu cevapladı. Tek tek
ilgilendi. Ayrıca bazı şeyler de anlattı. İlk defa böyle bir etkinliğe
katıldım. Muhteşemdi.
tarihi kurgu okumayı seviyorum, yazarı daha evvel okumamıştım. okuruyla yakın olması çok hoşmuş.
YanıtlaSilyazarın ilk kitabı ama devam kitapları çıkacakmış. okumanı tavsiye ederim bence seversin :)
Silİçinde siyaset bulunan kitapları ben de sevmem. Ama anladığım kadarıyla bu kitapda siyasetden daha çok hayatın gerçekleri yer almış.Çocukluk dönemi savaşa denk gelmiş biri olarak o yitirilmiş, hiç yaşanamayan çocukluğu çok iyi bilirim. Çok güzel yorumlamışsınız. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBu arada sizi çocukluğunuza götürecek bir mim başlatdım. Ve sizi de mimledim. Umarım konusunu beğenir ve yaparsınız. Sevgiler.
yaa teşekkür ederim mime bakacağım :) yaparım inşallah.
Silevet hayatın gerçeklerini anlatıyor kitap okursanız seversiniz umarım :)
Benzer bir hikayeyi konu edinen İsmail Hacıoğlu nun Kafes filmi var izlemenizi tavsiye ederim. Kitap da ilgi çekici, karanlık bir dönem ve yaşanan onca acı. Tşkler tanıtım için
YanıtlaSilevet karanlık dönem doğru söz. bakacağım o filme de mutlaka :)
SilKitabın kapağına bayıldım. Tam bir sonbahar kitabı.
YanıtlaSilevet benim de hoşuma gitti :)
Silheeey öykünün yeni bölümlerini okuyon de miiii. sen çok güzel yazmıştın belki yine yazarsın yaa bi bölüm daha bu öyküye yine devam edersin :)
YanıtlaSilheey bu yazını okuyup yorum dapmıştım. çok sevdim bu kitabı not aldım okuycaam :)
YanıtlaSilhımms yorumum gelmedi demekki. ben de çok merak ettim bu romanı, ne güzel bir konuymuş. bu konuda sanırım fazla roman yok :)
YanıtlaSilKitabi okumadim not alıyorum. Bu arada seni mimlenmiştim haber vermeyi unuttum 🙈
YanıtlaSil