31 Aralık 2015 Perşembe

HOŞGELDİN 2016 - 2015 DEĞERLENDİRMESİ


Herkese mutlu seneler!!!

Nasılsınız bugün? Benim gayet güzel geçti. Sınıf olarak parti türü bir şey yaptık, az kişi gelmişti ama olsun gayet güzeldi. Film izledik, yemek yedik, cipsler derken geçti bugün...

Şaka gibi geliyor ya ;) bu sene cidden çok hızlı geçti ve benim için pek iyi değildi. Sene sonunda yani bu son aylarda biraz heyecanlı ve duygu karmaşalı bir şekilde geçti. Değişik ve farklı bir sene daha bitti vee 2016'ya girmemize şu an tam 3 saat var ;)

İnşallah sizin güzel geçmiştir. 2015'ten diledikleriniz gerçekleşmiş ve gerçekleşmeyenler de 2016'da gerçekleşir hayırlısıyla...

2016; herkes için sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı, barış dolu ve sevdiklerimizle geçen güzel bir yıl olur inşAllah...

*Şimdi gelelim 2015’te okuduklarım arasında en sevdiğim kitaplara:

2 Aralık 2015 Çarşamba

DİZİ YORUMUM // FALLING SKIES


Bu yaz başladığım ve az önce bitirdiğim diziyi sizlere tanıtmak istiyorum. Dizinin ana teması Uzaylı İstilası. Evet konusu çok klişe olabilir ama benim beğenerek izlediğim bir dizi oldu. Özellikle karakterlerin aile bağları ve umutları sayesinde izledim bu diziyi. Apokaliptik bir dizi. Yani kıyamet sonrası yapımlar olarak geçiyor böyle diziler.

Aslında bu diziye başlamayacaktım. Çünkü okulların açılmasına acayip kısa bir süre kalmıştı (Not: bir diziye başlarsam arka arkaya izleyip bırakamıyorum ve bu derslerime engel oluyor maalesef ! ). Ama kendime engel olamadım ve izledim. Sadece bir bölüm izlerim zaten diyordum ama bir bakmışım beş sezon da bitmiş…  :)

2 Kasım 2015 Pazartesi

KORKAK VE CANAVAR - BARIŞ MÜSTECAPLIOĞLU (PERG EFSANELERİ # 1)


Yazar: Barış Müstecaplıoğlu
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 307
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Seri sıralaması: Perg Efsaneleri 1. kitap

KİTAP TANITIMI:

Eserleri 8 dile çevrilen ve özellikle Çin'de büyük bir ilgi toplayan Barış Müstecaplıoğlu'nun Perg Efsaneleri serisinin ilk romanı Korkak ve Canavar, Türkiye'de fantastik kurgu edebiyatının da ilk romanı. Günümüzde bir klasik olan bu eser, hayal gücü ile insani duyguları buluşturma başarısıyla birçok okulun edebiyat derslerinde okutuluyor.
Bize yeni bir diyarı keşfetmenin tadını yaşatırken, aslında insanın kendini keşfetmesini anlatan Korkak ve Canavar'da, sıradışı kahramanlarımız Leofold ve Guorin'in sürprizlerle dolu yolculuklarına eşlik ediyoruz.
Perg Efsaneleri, bizden farklı olanı, farklı görüneni ve farklı yaşayanı sevebilmek üzerine yazılmış en güzel öykülerden biri...

Perg Efsaneleri ve Şamanlar Diyarı hakkında:
Perg Efsaneleri Ve Şamanlar Diyarı'nın 15 Yıllık Yolculuğu Sona Eriyor!
Perg Efsaneleri'nden sonra Şamanlar Diyarı isimli yeni bir fantastik seriye başlayan ve bu seriyi Perg ile birleştiren Müstecaplıoğlu, "Şamanlar Diyarı" ve "Keşifler Zamanı" isimli romanlardan sonra, üçüncü ve son kitap "Özgürlük Uğruna" ile her iki seriye de ortak bir son kaleme aldı.


Perg Efsaneleri ve Şamanlar Diyarı iç içe geçmiş yedi romanlık bir seri olarak da Türkçe edebiyatta nadir bir yere sahip. Tamamlanması 15 yıl süren ve dünyaya açılan ilk Türkçe fantazyanın görkemli sonu "ÖZGÜRLÜK UĞRUNA", yine İthaki Yayınları aracılığıyla okurla buluştu.


KİTAP YORUMUM:

Türk edebiyatının ilk fantastik eseriyle karşınızdayım. Kitabı daha yeni bitirdim ve gerçekten çok sevdim. O kadar şirin, sade ve sevgi dolu bir kitap ki…

Çok farklı bir anlatım tarzı, çok farklı bir dünya var bu kitapta. Yazar başlı başına yepyeni bir dünya oluşturmuş. Karakterler de her kitapta olandan çok farklı. Ama ona rağmen birbirlerine sahip çıkıyorlar. Türlü türlü maceralar atlattılar. Bir sürü tehlikeye girdiler, bir çok dostlarını kaybettiler. Ama yine de Perg’i kurtarmaktan vazgeçmediler. Evet bu yeni diyarın adı PERG. Perg Efsaneleri’nin ilk kitabı.

(LEOFOLD)

“Karşısında duran şey ne bir insandı ne de bir hayvan. İki metreden uzundu. Geyfor ayısını kıskandıracak irilikteki vücudu, onu tamamen saran ağaç kabuğuna benzer katman ve el yerine taşıdığı dev pençeler dışında  bir insan vücudunun çizgilerine sahipti. Bu vücudun üzerinde ufacık kalan yüzü tarif edilemeyecek kadar çirkin ve ürkütücüydü. Ama en dayanılmazı, bu yüzün içinde eğreti duran gözlerin hiç kuşkusuz insan gözleri olmasıydı.” – Leofold’ü kitapta tanımlayan cümleler

Kahramanlarımız Leofold ve Guorin.

Kitap Leofold’ün küçüklüğüyle başlıyor. Anne ve babasını bir tünelde kaybediyor ve yalnız başına kalıyor. O tünelde herkes bir şey olduğunu söyler ama doğruluğu kanıtlanmazmış. Leofold de o tüneldeki olay yüzünden kimsesiz kalıyor ve tüm bu maceralara çıkmasının sebebiyle karşılaşıyor.

Leofold yıllar sonra memleketi Kadi’deki çok önemli bir asker oluyor. Ayrıca yakışıklı ve güzeller güzeli sevdiği kadına sahip. Ama Asherta adlı iğrenç yaratık onu bu hayattan uzaklaştırıyor ve bir canavara dönüştürüyor. Bir süre ona kölelik yapıyor ama sonra onu öldürerek ondan kurtuluyor. Upuzun boylu, vücudu odunlarla kaplı gibi ve tek zayıf yeri başı ve boynu. Geri kalan kısımları inanılmaz dayanıklı. Tabi böyle bir canavara dönüşünce ormana saklanıyor.

Ormanda Guorin’le tanışıyor. Guorin ilk başta gerçekten lakabının hakkını veriyor. Onun lakabı da Korkak. Karısını ve doğmamış bebeğini koruyamıyor ve korktuğu için savaşa katılmadığını öğrenen köylülerin bir daha yüzüne bakamayacağını anladığında o da ormana saklanıyor. Böylece tanışıyorlar. Sonra aralarına bilge büyücü Geryan katılıyor.

15 Ekim 2015 Perşembe

DEŞİFRE DEHA – MAI JIA

YAZAR: Mai Jia
ÇEVİRMEN: Murat Sağlam
YAYINEVİ : Martı Yayınları
SAYFA SAYISI: 448
BASKI YILI: 2014
KİTAP TANITIMI:

Çinin en çok okunan yazarından akıllarda yer edecek bir roman!

 Akıl her şeyi yaratacak kadar mucizevi, her şeyi yıkacak kadar da tehlikelidir.
Saat sabahın beşi, tarih 11 Haziran 1956. Dünyanın en önemli matematik dehalarının yetiştiği N Üniversitesinin unutulmaz isimleri arasına girmiş, on yıl boyunca matematik bölümünün yıldızı olan ve yapay zekânın (bilgisayarın) gelecekteki mucidi olarak görülen Jinzhen, geri dönemediği gizemli bir yolculuğa çıkar...

“Sevgili Jinzhen, Şifreler çok hassastırlar, onlara dokunan insanları sımsıkı sararlar Bir hapishane mahkûmiyetidir; öyle ki, seni karanlık kuyuya atıp orada unutmalarını tercih edersin. Bana kulak ver ve geri dönme şansın varsa bunu hemen kullan. En küçük bir şans bile verilse kabul et. Şayet geri dönmen imkânsızsa şu nasihatimi unutma: İstediğin şifre üzerine yoğunlaş, ama asla ve asla MOR üzerinde çalışma!”

Mai Jia, Deşifre! romanıyla birçok yazarın iyi bir roman ortaya koyabilmek için takılıp kaldığı engellerin üstesinden emin ve sağlam adımlarla gelmiş. Arkasında bıraktığı ayak izleri bizleri gizli, edebi bir hazineye götürüyor. -Won Kar-wai, The Grandmasterın yönetmeni

Deşifre!nin mükemmel bir roman olduğunu söylerken, onun olağanüstü edebi niteliğinden ve tek bir oturuşta okunan sürükleyici gerçekliğinden bahsediyorum. -Alai

Kaderin mantıksızlığı, dehanın parlak ve kırılganlığı insanları geri dönülemez şekilde insanları bu romanda birbirlerine bağlıyor.Mai Jianın bu tuhaf ve gizemli romanı uzun süre akıllardan çıkmayacak bir insan hikâyesine bizi sürüklüyor. -Beijing Evening News

KİTAP YORUMUM:

Kriptograf Rong Jinzhen’in hayat hikayesini anlatan bir roman. Yaşanmış, gerçek bir roman bu. 

Kitabın kapağı matematik severlerin için gayet ilgi çekici. Sayılar her tarafta var. Aşağı yukarı hep sayı nehri var kapakta. Kitabı beğenip beğenmediğimi tam çözemedim. Yani ikisinin ortasında bir şey. çok ikilemde kaldım ve ben her zaman ikilemlerden nefret ederim. Maalesef bu kitapta tam da böyle bir durumda kaldım. Kesin bir şey söyleyemem. Neden böyle dediğimi kitabı okuyunca anlarsınız.

 “Matematik severler için daha doğrusu bir kriptografın hayatı nasıl olur?” Bunu merak edenler için gayet etkileyici bir kitap. Deha ve deliliğin arasında çok ince bir çizgi olduğunu yazar çok başarılı bir şekilde aktarmış. Konusu, kurgusu çok etkileyici ki zaten yaşanmışlık var içinde, ben de yaşanmış şeyleri kitapta hissetmeyi çok severim. Ama kitabın dili bana göre çok sıkıcıydı. Sürükleyici değildi. Tabi bu herkese göre değişir. 

4 Ekim 2015 Pazar

RUHİ MÜCERRET – MURAT MENTEŞ


Yazarı: Murat MENTEŞ
Yayınevi: April yayıncılık
İlk Yayınlanma Tarihi: 2013
Yayın Tarihi: 2015-03-24
Baskı Sayısı: 10. Baskı
Dili: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 320
Türü: POSTMODERN, FANTASTİK, ROMANTİK
İçeriği: YERALTI EDEBİYATI, TARİHİ ÖĞELER, ÜSTKURMACA
TEKNİĞİ de kullanılmıştır.
Kapak: Motto Visual Solutions
Cilt Tipi: Karton Kapak
KİTAP TANITIMI:

Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım'ın yazarı Murat Menteş'ten doludizgin bir roman daha!
Sıkı tutunun!
İstiklal Harbi'nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor?
Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ'yi haklayabilecek mi?
Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek?
NAZLI HİLAL'e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak?
Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi?

Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor?
Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ'yi unutmayıp da ne yapacak?
Marifetli afet FUJER FUJİ'den kaçarken neye yakalanacak?
Kan kanseri yeğeni OZAN'ı hangi parayla tedavi ettirecek?
Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak?
İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek?

Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende;
Trenler gemilere çarpıyor.
İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor.
Şakaklar matkapla deliniyor.
Uçaklar düşüyor.
Kaybedenler şampiyon oluyor.
Ölüler diriliyor.
Serseri kurşunlar uçuşuyor.
Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!

"100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!"
-Emrah Serbes

KİTAP YORUMUM:

Türk yazardan harika bir roman…

Gerçekten bu kadar zekice, eğlenceli ama aynı zamanda duygusal bir kitap beklemiyordum. Ayrıca kitap reklamları da eleştirmiş.

Kitabın kapak tasarımına bayıldım. Gerçekten çok güzel ve konusuna da çok uygun. Ön kapakta TV içinde kitabı hareket ettirdikçe değişen iki resim var. Orhan GENCEBAY ile Cüneyt ARKIN'ın resimleri. Ayrıca televizyonun altında Türk işi dantel de var :) Arka kapak yazısı çok etkileyici. Bu kitap başka türlü tanıtılamazdı yani.

Yazarın okuduğum ilk kitabı. Çok farklı bir anlatım tarzı var. Diğer kitaplarını da okumak isterim.

Baş karakterler; İstiklal Harbi’nin yaşayan son gazisi 100 yaşındaki Ruhi MÜCERRET dede :)  ve bir gözü mavi diğeri kahverengi olan dövüşçü Civan KAZANOVA…

Bu ikili bir şekilde tanışıyorlar ve asıl olaylar öyle başlıyor. Kitapta hiçbir şey göründüğü gibi masum değil.

Ben sıradan bir roman beklerken, yani 100 yaşındaki birinin hikayesi en fazla ne olabilir ki derken şok içinde kaldım. 

19 Eylül 2015 Cumartesi

FİLM YORUMU // GE(N)Ç ÇIRAKLAR (2013)


Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013
Orijinal adı: The Internship
Yönetmen: Shawn Levy
Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Dylan O’brien
Tür: Komedi
Ülke: ABD

TANITIM:

Billy ve Nick bir şirketin pazarlama departmanında çalışan ve dijital dünyanın yeniliklerine ayak uydurmakta zorlanan iki pazarlama elemanıdır. Nihayetinde beklenen olur ve işlerinden kovulurlar. İşsizlik sorunuyla baş etmeye çalışan ikili, bir plan yaparak medya devi Google'ın stajyerlik pozisyonlarına başvuruda bulunurlar. Mülakata ve eğitim programına yoğun bir başvuru olmaktadır ve başvurada bulunanların küçük bir kısmı, sadece bu konuda çok zeki olanlar kabul edilmektedir. 

Başvuruda bulunanlarla karşı karşıya gelen ikili, eğitim programındaki herkesin yarı yaşlarındaki gençler olduğunu ve hepsinin alanında uzman olduğunu fark eder. Kendi farklarını ve tecrübelerini kanıtlamaya çalışırlar ve kıyasıya bir rekabet başlar. Dahası Billy ve Nick bu süreçte birbirleriyle de rekabet etmek zorunda kalır.

Komedi türündeki filmin başrollerini Owen Wilson ve Vince Vaughn paylaşırken, yönetmenliğini en son Çelik Yumruklar'a imza atmış olan Shawn Levy üstleniyor.
YORUMUM:

Az önce “Ge(n)ç Çıraklar”ı izledim ve gerçekten çok eğlenceliydi, çok öğreticiydi. Yani ben sadece basit bir komedi bekliyordum galiba. Ama sadece o değilmiş. Film bize takım ruhunun, birlikte bir şeyler başarmanın ne kadar önemli olduğunu da öğretiyormuş aynı zamanda…

Billy ve Nick bir şirketin pazarlama departmanında çalışan ve teknolojiden uzak duran belli bir yaşa gelmiş iki yakın arkadaş.

Bir gün onları işten kovuyorlar ya da çalıştıkları şirket batıyor tam emin değilim. Başlarında tam konsantre olmamıştım ve film sürekli takılıp duruyordu. O yüzden bazı sahnelerini tam izleyemedim. Ama film harika. Güzel vakit geçirmemi sağladı. Yani tamam muhteşem bir film değil belki ama güzel bir film. İzlenebilir düzeyde.

14 Eylül 2015 Pazartesi

BÖĞÜRTLEN KIŞI - SARAH JIO


Yazar: Sarah Jio
Orjinal Adı: Blackberry Winter
Çevirmen: Duygu Parsadan
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Türü: Duygusal, Romantik
Sayfa Sayısı: 360
Baskı Yılı: 2013
TANITIM BÜLTENİ:
"Canım Daniel'ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…

Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.

YORUMUM:

Sarah Jio’nun ikinci kitabı ve bu sefer annelik duygusuna değinmiş. Kitap bizi çocuğunu kazada kaybeden ve çocuğu elinden alınan iki annenin yüreğinin derinliklerine götürüyor…

Kitabı çok önceden okudum yani yeni çıktığı zamanlarda ve yorumunu yazın yaparım demiştim. Tabi yaz bitti ben ancak yazıyorum o ayrı mesele :) Yazın ne kitap okumak ne de yorum yazmak geliyor içimden. Evet bolca vaktim var ama yazmak için istek olmuyor içimde. Ben de istek geldiğinde hemen yazmaya başlıyorum. Tıpkı şimdiki gibi. Çünkü bu istediğim zamanlarda çok kısa oluyor maalesef :(

Kitabın başında yazar Türk okurlarına teşekkür eden bir yazı yazmış. Ona da ayrı sevindim. Zaten yazar Arkadya’nın kapaklarının kitaplarına çok yakıştığını da söylemiş sanırım. Evet o röportajın linki burada:

Kitapta geçmişte anlatılan karakter Vera’nın, 1933 yılının karlı bir mayıs akşamında oğlu kayboluyor. Şimdiki zamanda ise gazete muhabiri Claire’in ağzından anlatılır. Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır ve bu inanılmaz olaya “Böğürtlen Kışı” denmektedir. 

12 Eylül 2015 Cumartesi

DİZİ YORUMUM // PERSON OF INTEREST (POI)


Tür: Gerilim, Suç, Drama, Bilim Kurgu
İlk bölüm yayın tarihi: 22 Eylül 2011
Tema şarkısı: Person of Interest Theme Song
Kanal: CBS
Yazarlar: Jonathan Nolan, David Slack, Patrick Harbinson, Dan Dietz
Ana Yapımcı: J. J. Abrams, Bryan Burk, David Semel, Richard J. Lewis
Oyuncular: James Caviezel, Michael Emerson, Kevin Chapman, Amy Acker, Sarah Shahi, Taraji P. Henson
Ana karakterler: Harold Finch • John Reese • Jocelyn "Joss" Carter • Lionel Fusco • Sameen Shaw • Root
Yinelenen karakterler: Zoe Morgan • Nathan Ingram • Jessica Arndt • Grace Hendricks • Anthony Marconi • Leon Tao • Nicholas Donnelly • Arthur Claypool
Carl Elias'ın çetesi: Carl Elias Anthony Marconi Bruce Moran
The Brotherhood: Dominic
Decima Technologies: John Greer Jeremy Lambert
Yapay Zekalar: The Machine Samaritan


AÇILIŞ KONUŞMASI:

İzleniyorsunuz… Devletin gizli bir sistemi var. Sizi günün her saati, her dakikası izleyen bir makine. Biliyorum, çünkü ben tasarladım. Makineyi terör olaylarını saptaması için tasarladım, ama makine her şeyi görüyor. Sıradan insanların bulaştığı vahşi suçları; sizin bizim gibi insanların bulaştığı, devletin “alakasız” olarak nitelendirdiği suçları. Onlar bu konuda bir şey yapmayacaklardı. Ben de kendim yapmaya karar verdim. Ama bir ortağa ihtiyacım vardı. Müdahele etme yetkisi olan birine. Yetkililer tarafından arandığımızdan gizli çalışıyoruz. Bizi asla bulamazsınız. Ama ister kurban ister fail olun, eğer numaranız varsa... biz sizi buluruz.    
-Harold Finch-
                                     (The Machine sembolü)
Konu:

13 Ocak 2001'de Harold Finch (Michael Emerson) ve iş arkadaşı Nathan Ingram (Brett Cullen), her insanı kameralarla izleyip dinleyerek önceden planlanmış terör saldırılarını tespit edebilen bir yapay zeka sistemi inşa ederler. Bu sistem Harold Finch tarafından Makine olarak adlandırır. Makine, saldırıları ilgili ve ilgisiz olarak ikiye ayırır. İlgili, hükümete karşı olan tehdit, ilgisiz olanlar ise sivil halka karşı tehdit olarak gruplandırılmıştır. Makine bu kişilerin sadece sosyal güvenlik numaralarını şifreli bir şekilde gönderir, numaralar gönderildikten sonra bu kişi veya kişilerin suçlu veya kurban oldukları belli değildir. Sadece Makine bu kişilerin izlenmesi gerektiğini bildirir. Sistem tamamlandığında Nathan Ingram Tarafından ABD Hükümetine 1 Dolara satılır. İlgisiz liste sistemde sadece 24 saat kalır 24 saat geçtikten sonra bu kişi veya kişiler sistemden silinir. Harold bu sistemi kapatır ancak Nathan Ingram, Harold'dan habersiz sistemde bir arka kapı açar ve ilgisiz listeyi tekrar kurar, gelen numaralarla ilgilenirken Harold bu durumu fark eder, işte burdan sonra Finch hayatının dönüm noktasını yaşar ve alakasız numaralarla ilgilenmeye başlar. Dizi her gün bir kişiyi kurtarması için Finch’in eski CIA ajanı John Reese'e (James Caviezel) iş teklif etmesiyle başlar. (KAYNAK: VİKİPEDİ) 

NOT: Yorumum ve koyduğum resimler biraz spoiler olabilir. O yüzden diziyi izlemeyenler, ya da daha 3.sezona gelmeyenler fazla incelemeyin.
(Makinedeki sınıflandırma)
YORUMUM:

POI, gerek kurgusu, gerek karakterleri, gerekse bize verdiği dersler bakımından muhteşem olan sayılı dizilerden. Dizinin kurgusu karışık, çünkü sadece tek bir tema yok ama yapay zekadan yola çıkılarak konusu oluşturulmuş. 
Bir adam yapay zeka üretiyor.Insanları gözlüyor, öğreniyor ve daha pek çok şey yapiyor makine. Makineyi Finch yapmış ve asıl amaci büyük katliamlar yapacak insanlari onceden tahmin etmek. Yani makine insanlari alakali ve alakasiz olarak ayırıyor. Alakasiz olanlar terör suçları değil de ufak çaplı suçla ilgili olan insanlar. Alakalı kısmını devlet ele geçiriyor tabi. Finch zengin oluyor. Ama alakasız kısmı önemsemeyince bir yakınını kaybediyor. Önceden fark etse belki kurtarabilirdi. Ayrica bazi şeyler yüzünden kendisi de ölmüş gibi yaşamak zorunda.Sonradan yan kapı açıp alakasız insanları öğreniyor ve onlari kurtarmak için harekete geciyor. Reese'i ikna ediyor. Ortaklık başlıyor. 

Şimdi diziyi sezon sezon kısaca inceleyeceğim :)

9 Eylül 2015 Çarşamba

ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ

Şu an Türk milletinin yüreği kan ağlıyor.

Çünkü analar evlatlarının boynuna sarılmak yerine al bayraklı tabutuna sarılıyor. İçleri kan ağlarken teröristlere eğlence çıkmasın diye acısını yaşayamıyor...

Babalar evlatlarının asker olmasının gururunu yaşarken bir gün şehit haberi geliyor. Yıkılmaz sanılan dağ gibi adamlar sessizce gözyaşı döküyor...

Ama yine de umut var. Bizim askerlerimiz ölünce Allah katında en yüksek mertebelerden olan "Şehitliğe" yükseliyor...

Allah Şehitlerimize rahmet eylesin, ana babalarına sabır versin, eşleri ve çocuklarına merhamet etsin inşallah.



Gazilerimize Şafi isminin en büyük tecellisiyle bolca şifa versin inşallah. Onlar fiziki olarak iyileşseler bile hayatları boyunca omuz omuza vatan için savaştığı arkadaşlarının ölümünü unutamayacak. Kan göllerini unutamayacak. Belki de onlar can verirken ben neden yaşıyorum diye kendilerini suçlayacaklar. Bunlar kolay hazmedilecek şeyler değil. Allah Gazilerimize bolca sabır versin. Yaşadıklarına dayanma gücü versin.


26 Ağustos 2015 Çarşamba

AMATÖRLER – MARCUS SAKEY


Yazar: Marcus Sakey
Çevirmen: Seçil Ersek
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 398
Baskı Yılı: 2014
Tür: Psikolojik – Gerilim, Polisiye
KİTAP TANITIMI:

Şöyle düşünün.
Bir cinayetle suçlanıyorsunuz ve şüpheli dört kişiden birisiniz.
Önünüzdeki seçenekler:
Ya susacaksınız.
Ya suçluyu ele vereceksiniz.
Ya da hepiniz aynı hikayeyi anlatacaksınız.

Oyun teorisine göre en iyi strateji suçluyu ele vermek gibi görünse de, karşınızdakinin nasıl hareket edeceğini hesaplayarak herkesin kurtulmasını sağlayabilirsiniz. Özellikle bu diğerleri sizin en yakın arkadaşlarınızsa...
Her perşembe akşamı aynı mekanda buluşan ve sonra normal hayatlarına geri dönen dört sıkı arkadaş. Diplerde yaşayan Alex; tehlikeli sırlar saklayan Ian, maceradan uzak duramayan Jenn ve Jenn'den uzak duramayan Mitch.

Sıradan hayatlarından bunalan bu dörtlü, bir gün hayatlarını değiştirecek adrenalin ve gerilim dolu bir oyun oynamaya karar verirler. Hepsinin bu şansı değerlendirmek için farklı bir nedeni vardır. Korku, çaresizlik, aşk, heyecan. Ama bu oyunda en ufak bir yanlış adımın ölümcül sonuçları var ve bu dört amatör akla gelebilecek en tehlikeli profesyonellere karşı oynuyor.

Her oyuncunun tek bir hamlesi var. Arkadaşlarını sat ya da onlara sonuna kadar güven.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTAP YORUMUM:

Kitap dört arkadaşın yaptığı soyguna odaklanmış. Dört arkadaş dediklerim isminden de anlaşılacağı gibi amatör. Bu dört arkadaş kendilerine “Perşembe Gecesi Müdavimleri” diyorlar. 

Hayatlarında ilk kez suç işliyorlar. Johhny Love denilen bar sahibi kötü bir adamın parasını çalıyorlar. Ama hepsi bu soyguna ‘oyun’ gözüyle bakıyor. Bu dört arkadaş, her Perşembe gecesi barda toplanıp, Ian’ın uydurduğu oyunları oynayıp, sıradan şeylerden konuşan sıradan kişiler. Ama her şey Johnny’le çalışan barmen Alex’in onlara çok büyük paraların yer alacağı bir teslimattan söz edince Ian’ın soygunu oyuna dönüştürmesiyle başlıyor.

Ian, borsacı, zengin bir adam ve tehlikeli bir sır saklıyor. Alex, barmen ve kızı için her şeyi yapabilecek bir adam. Mitch, kapı görevlisi ve Jenn’i seviyor. Jenn ise bir seyahat acentası çalışanı ve Alex’le ilişkisi var ve Alex istediği için diğerlerinden bunu saklıyorlar.

İşte Ian borcunu kapatmak için, Alex kızının vekaletini alabilmek için, Jenn hayatına macera heyecan katmak için, Mitch de Jenn bu işte olduğu için soygun yapmak istiyorlar.

Hiç kimse bu sıradan kişilerden şüphelenmeyeceği için planlarının kusursuz olduğunu düşünüyorlar. Bilmedikleri şeyse bu teslimatın sıradan bir ticaret olmadığı ve tehlikeli işler döndüğü…

Soygun gecesi bir şeyler ters gidiyor ve Mitch, Jenn’i kurtarmak için bir cinayet işliyor. Sonra aceleyle oradan kaçıyorlar. Ölen adamın arabasının bagajında da tehlikeli dört şişe var ve onları da çaldıkları için Johnny ve iş yaptığı adam bunların peşini bırakmıyor.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

YOLCU–JOHN TWELVE HAWKS (DÖRDÜNCÜ ALEM#1)

(DÖRDÜNCÜ ALEM # 1)

Orijinal adı: The Traveler
Çeviren: Sıla Okur
Yayınevi: Doğan Kitap (DK)
Sayfa Sayısı: 378
Yayın Tarihi: Ocak 2011
Tür: Paranoyak- şizofrenik gerilim, aksiyon



Kitap Tanıtımı:

Tüm dünyada 20’nin üzerinde dile çevrilen uluslararası   
Best seller üçlemenin ilk kitabı…

Artık Şebeke’nin içindesin!
Gerçekle yüzleşmeye hazır mısın?

Maya artık sıradan bir genç kadın gibi yaşamaya kararlıydı. Büyük bir savaşçı olan babasının ona öğrettiklerini unutacak; Büyük Düzen’in içinde itaatkâr bir yurttaş gibi yaşayacaktı.
Ama şimdi bir kez daha ölümle ve kanla sınanması gerekiyor! Çünkü yeryüzünde kalan son Yolcu’yu acımasız Tabula örgütünün elinden kurtarmak zorunda.
Yoksa karanlık bir çağ başlayacak. Dünya acımasız ve soğuk bir sanal hapishaneye dönüşecek…
Yolcu Dördüncü Âlem üçlemesinin ilk kitabıdır.

Yorumlar:

“Kehanet nadiren bu kadar eğlencelidir…”
The Washington Post
“Birinci sınıf paranoyak-şizofrenik gerilim…”
Time



Kitap Yorumum:

Kitap çok farklı ama bir o kadar da tanıdık. Çünkü yaşadığımız dünyanın gerçekte ne olduğunu çok güzel gösteriyor. Tabi insanı paranoyak da yapıyor.

Bu kitaba göre biz Büyük Düzen/Şebeke’nin içinde olan yurttaşlarız. Dünya da yakında sanal bir hapishaneye dönüşecek. Yani herkes izlenecek, attığın her adım kameralar, makineler, insanlar tarafından kontrol edilecek. İnsanlar teknoloji geliştikçe, imkanlar arttıkça özgürleştiklerini sanacak güven içinde yaşayacak. Ama aslında her hareketleri izlenecek, kontrol edilecek. Dünyayı sanal hapishaneye çevirmek isteyen de Tabula adında bir örgüt. Ama onlar kendilerine Biraderler diyorlar.
Tabi tüm bunlara ek olarak Yolcular ve Soytarılar var.

(Okurları John Twelve Hawks'a böyle diyor)

Yolcular, bedenini dünyada bırakıp farklı alemlere geçebilen insanlar. Farklı alemlere geçmelerini sağlayan şeye de Işık diyorlar. Yani bedenleri dünyada kalırken Işıkları farklı alemlere geçebiliyor. Bu arada kitaba göre Dünya; Dördüncü Alem’de bulunuyormuş. 

30 Temmuz 2015 Perşembe

HİSTERİ – LAURA LİPPMAN


Sayfa Sayısı: 400
Yayın Tarihi: 02.09.2009
Yazar: Laura Lippman
Yayınevi:  Koridor Yayıncılık
TürDram, Psikolojik gerilim
KİTAP TANITIMI:

"Publishers Weekly 2007 yılının en iyi kitaplarından biri"

Yazar bu kitabıyla Quill, Anthony, Barry ve Macavity olmak üzere toplam 4 ödül kazandı.

Bir cumartesi günü on bir ve on beş yaşlarında Bethany soyadlı iki kız kardeş Baltimore'daki bir alışveriş merkezinde kaybolurlar. Arkalarında tek bir iz bulunamaz. Ne kendileri ortaya çıkar, ne de cesetleri. Geriye sadece herkesin zihnini kurcalayan soru işaretleri kalır.

Otuz yıl sonra bir trafik kazasında aklını yitirmiş gibi görünen bir kadın; Bethany kardeşlerden küçüğü olduğunu iddia ediyor. Ufacık bir kanıt bile hikayesini desteklemiyor, bilinçsizce ele verdiği tüm ipuçları polisi yeni bir çıkmaza sürüklüyor: Ölüm döşeğinde tutarsız bir adam, harap olmuş bir ev ve kayıp bir mezar, yalnız o korkunç günle, uzun zaman önce parçalanmış, akıl almaz bir trajediyle dağılmış ve bu trajedinin görünüşte mükemmel bir yuvadaki çatlakları ortaya çıkardığı bir aileyle ilgili bildiği bir şey var.
YORUMLAR:

"Histeri yalnızca gizemle örülü değil, aynı zamanda sizi insan kalbinin derinliklerine götürecek kadar da duygusal. Lippman çağı en iyi yansıtan yazarlarından biri. “
Tess Geritsen

"Muhteşem bir hayal gücü Yaratıcılığının zirvesinde bir yazardan dört dörtlük bir eser.”
Washington Post

"Sonuna kadar nefesinizi tutarak okuyacağınız, tekrar dönüp sayfaları çevirirken Lippman'ın sizi nasıl sürüklediğini gördüğünüzde şaşıracağınız, doyuruculuğunu ikiye katlayan bir kitap.”
New York Times
KİTAP YORUMUM:

On beş tatilde okuduğum bir kitap. Yorumunu yazmıştım ama bir türlü bloğa ekleyememiştim. Şimdi bol vaktim olduğu için artık önceden okuduğum kitapları ekleyim bloga dedim ve başlıyorum :)

Öncelikle şunu söyleyim bu kitap hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum. Daha doğrusu karakterleri hakkında.

Bu kitaba kütüphanede rastladım. Arkasını okuyunca merak ettim ve tabi ödüllü kitap olduğu için aldım. Bir de Tess Gerritsen da bu kitaba yorum yazmış. Gerritsen en sevdiğim yazarlardan olunca tabi okuma isteğim arttı :)

Güzel kurgulanmış bir aile dramıydı. Her şey Heather ve Sunny'nin kaybolmasıyla başlıyor. Ama bu kitapta sadece şu kişi suçlu diyemedim. Çünkü neredeyse herkesin suçu ve sırrı var.

Kitabı okurken kimi zaman duygulandım. Kimi zaman da aynı karaktere hem kızdım hem de üzüldüm. Bu yüzden iyi ya da kötü diyemiyorum. Beni çok çelişkide bırakan bir kitaptı.
Konusuna gelirsek, Bethany kardeşler alışveriş merkezine tek başlarına gittikleri gün kayboluyorlar. Sonra da hiç bulunamıyorlar. Anneleri Miriam, babaları Dave. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...