31 Ocak 2020 Cuma

KOMİSER – MEHMET TAŞDELEN



Yazar: Mehmet Taşdelen

Yayınevi: Arsine
İlk Baskı Yılı: 2019
Sayfa sayısı: 112
Türü: Polisiye
***
KİTAP TANITIMI:
“ Merhaba gönlümün incisi. Beni yolcu ettikten sonra ilk yapacağın şey gelip bu günlüğü okumak olacak biliyorum. Öncelikle seni her şeyden ve herkesten çok sevdiğimi biran olsun aklından çıkarma olur mu? Seni bu şekilde bırakıp gitmenin verdiği hüznü sana anlatmam mümkün değil. Ama geleceğimiz için aslında hiç ayrılmamamız için bugün gidiyorum. Bir gün gönlümüz gibi hayatımızda birbirine bağlanacak. Sen her daim benim prensesim, gönlümün kraliçesisin. Bu yazımı okurken ağlayacağını biliyorum. Senin her damla göz yaşın benim yüreğime dirhem dirhem kor gibi düşer. Güldüğün zaman ortaya çıkan gamzeler benim en büyük sığınağım biliyor musun? Seninle yan yana iken kokladığım kıvırcık saçlarının kokusu en güzel parfümden daha güzel. Vakit yaklaştı huzurum. Seni çok ama çok seviyorum hayatımın anlamı. Hoşça kal.”

KİTAP YORUMUM:


Merhaba :) kısa ama çok iyi bir kitapla geldim. Yazarımızın ilk kitabı ve bence güzeldi. Kitap aşk kitabı gibi başlayıp polisiyeye döndü. Buğra ve Nehir baş karakterleri. Nehir, FMF hastası. Buna da dikkat çekmiş yazar. Hastalığın ne kadar zor olduğundan ve atak olunca en az 1 gün yatarak geçirilmesi gerektiğinden bahsetmiş. 

Buğra ve Nehir birbirlerine aşık oluyorlar. Üniversite yılları güzel geçiyor. Ancak kötü bir olay gölge düşürüyor mutluluklarına. Spoiler olmasın diye söyleyemem. Kitap o andan sonra polisiyeye dönüşüyor. Komiser ismiyle nasıl bağlantı kuracağını anlamamıştım ama gayet başarılıydı aradaki bağ. Her polisiyede olduğu gibi burada da bir katil var ve ben onu tahmin ettim. Kitap sıkıcı değildi, sürükleyiciydi. 112 sayfaya çok iyi bir roman sığdırmış yazar. Tebrik ediyorum.

30 Ocak 2020 Perşembe

BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ - NIKOLAY GOGOL


Merhaba :) kitabın içinde Gogol'dan 3 önemli hikaye var.
1)Bir delinin hatıra defteri
2)Burun
3)Palto

Çok merak ettiğim öykü Palto'ydu ve beklediğime değdi çok tuhaftı. Gogol'ün tüm hikayeleri tuhaf sanırım. Daha önce ortaokuldayken, Ölü Canlar romanını okudum ama hiçbir şey anlamadım ve saçma gelmişti. Şimdi okuduğum bu hikayeleri anladım ama yine de fantastik bir tarafi da var. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. Gerçekleri yazar sanıyordum ama belki de bu kadar ünlü olmasında fantastik havası etkili olmuştur.

29 Ocak 2020 Çarşamba

BLOGGER MİMİ



Sevgili Derya ablam beni mime davet etmiş. Aralık ayı ve ocak başı sınavlarla dolu geçtiğinden blogda uzun durmaya vaktim olmadı. Zor bela kitap yorumları girip çıktım ekstra kimseye uğrayamadım öyle. Neyse ki tatildeyim artık.

Blog dünyasına nasıl adım attın? Hadi anlat bize.
Blog yazmaya yalnızlıktan başladım ben. Kimse anlamıyordu beni ve arkadaşlarım kitap yorumlarımdan sıkılıyordu. Lise 2 deydik. Herkes eğlenip coşarken ben yapamıyordum öyle. Anlatmak istediklerim vardı ve yazmayınca rahata eremeyeceğimi anladım. 16 yaşımdayken bloğu açtım. Şimdi 21 oldum. Bloğumun 5.yılı dolmuş. Zaman çabuk geçiyor. 

YILDIZIN DEĞERİNİ BELİRLEYEN GECE DEĞİL KENDİSİDİR - ADEM TURAN



Yazar: Adem Turan
Yayınevi: Destek Yayınları
İlk Baskı Yılı: 2019
 ***
KİTAP TANITIMI:
“Babam gitti, bir daha geri gelmemek üzere” dedi Madeleine, yüzünü tekrar bana dönerek konuşmasını sürdürdü:
“O andan sonra, kendimi gecesi olmayan bir dünyada yıldız gibi hissediyordum. Ama annem bir gün beni karşısına alıp, ‘Sevgili yavrum, yıldızın değerini belirleyen şey, gece değildir, kendisidir. Hiçbir zaman gece olmasa da o her zaman parlar, değerini bilen onu gündüz de görür’ dedi.
‘Ya kimse göremezse, o zaman çok üzülürüm. Oysa ben ışığımı sonsuza dek yaymayı isterdim’ dedim.”
Annesinin cevabını söylerken, gözleri hiç sönmeyecek bir umutla parlıyordu:
“Üzülme, sen parlak bir yıldızsın, insanlar göremiyorsa bu senin parlak olmadığın anlamına gelmez.”
Her insan içinde bir kuyu taşır. Kimisi bir kâşif ruhuyla kuyunun içinde ne olduğunu arar durur yaşamı boyunca. Tüm arayışlar, kusurları, yaraları, acıları, hüzünleri, yaşamın bir parçası kabul ederek kendini bulma gayretidir. Kimisi ise çaresiz bir şekilde en dipte kurtarılmayı bekler, kuyunun içinde ne olduğunu bilmeden. Ama neticesinde herkes kendi kuyusundan bakar gökyüzüne.
Adem Turan’ın kaleme aldığı bu kitap, kuyunuza ışık tutan sayısız yıldızlardan birini sizin için indiriyor yeryüzüne...

KİTAP YORUMUM:
Merhaba değişik türde bir kitap okudum. Bitireli biraz oluyor ancak açıköğretim sınavım olduğundan dolayi atamadım yorum hazırlayıp.
 Kitabın ismi çok güzel. Kapağı ve dizaynı da harika. Yazı tipi, iç kapak tasarımı, arada verilen sözler kitaba daha da güzellik katıyor. Kitap kişisel gelişim ve deneme tarzında sanırım. Arada bir şey. Sohbet havasında ilerliyor. Bazen sorular soruyor cevaplıyor. Bir de Madeleine ile olan konuşmaları var. Oraları daha çok okumak isterdim. Sonunda ne oldu o kadın kimdi anlayamadım🧐

12 Ocak 2020 Pazar

GAZİ HAN OSMAN - SITKI ÖZTÜRK


Merhaba🥰 Normalde tarih kitabi okumam. Sıkıcı gelir düşüncesiyle fırsat vermiyorum. Ama bu kitabı sevdim. Roman şeklinde yazılmış ama tarih de içeriyor. Osmanlı'nın kuruluşu ve Osman Gazi'nin hayatını anlatıyor. Bunlara ek olarak Aksungur (Osman Bey'in eğitmeni), evlatlarını ve eşini arayan bir kurt, özgür bir at, gökte uçan bir aksungur,Moğollar, Roma, savaş ve aşk da anlatılıyor🌺 

10 Ocak 2020 Cuma

ÇARPIK EVDEKİ CESETLER – AGATHA CHRISTIE



Yazar: Agatha Christie

Çevirmen: Çiğdem Öztekin
Yayınevi : Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 248
İlk yayımlanma Yılı: 1949
Uyarlamalar: Çarpık Evdeki Cesetler (2017)
Ülke: Birleşik Krallık
Türler: Roman, Gizem, Polisiye
***
KİTAP YORUMUM:

Merhaba harika bir polisiye okudum. Aslında çok uzun zaman geçti okuyalı. Yorumu yeni yazabildim. Yorumu yazmadan önce kitabı hızlıca karıştırdım ve evet katilin açıklandığı sahnede yine içimde tuhaf bir ürperti oluştu.
Yazarın önsözü var kitapta. Yazar yıllarca bu kurgu hakkında düşünmüş ve sonunda yazmış. Ayrıca : “Bunun gerçekten çok keyif alarak yazdığım 5 kitabımdan biri olduğunu söyleyebilirim.” Diyor. Gerçekten de kitap çok zekiceydi ve sürükleyiciydi.

8 Ocak 2020 Çarşamba

VAN DEMEK VATAN DEMEK – ZİYA ŞAHİN




Merhaba harika bir anı kitabıyla geldim. Kitabın ilk kısımlarında Van’ın tarihi, önemli kişileri anlatılıyor. Sonradan Ziya Şahin’in anısı var. 

Kayseri’den Van’a evlenmiş ablasını yalnız bırakmamak için gitmiş. Orada Van Kız Öğretmen Okulu’nda okumuş. Bu okul ona çok şey katmış. Ancak çıkan yasa ile öğretmen okulu liseye çevrilmiş. Kazanılmış hakları ellerinden alınmış. Birçok öğrenci öğretmen olmaktan kopmuş. Üniversiteyi okuyabilenler öğretmen olmuş. Okuyamayanlar farklı yerlere dağılmış. Ama yine de okulun onlarda bıraktığı izler etkileyici. 

Ziya Bey’e de çok teşekkür ederim. Harika düşünmüş ve arkadaşlarını bulup anılarını istemiş. Farklı anılar birleştirilip bu kitap ortaya çıkmış.
Kitabı okuyunca yer yer güldüm, yer yer hüzünlendim. Sonunu ise gözümde yaşla bitirdim. Kitabın sonunda Van demek vatan demek cümlesinin neden isim olarak verildiğini daha iyi anladım.

4 Ocak 2020 Cumartesi

ZACHARIUS USTA - JULES VERNE



İlk Yayınlanma Tarihi: 1854 
Tür: Kurgu
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
 ***
KİTAP YORUMUM:

Merhaba değişik bir modern klasik okudum. Sevip sevmedigimden emin değilim. İsviçre'nin Cenevre kentinde yaşayan bir saat ustasını anlatıyor. Bu saatçi çok ünlü, yurt dışına da satış yapıyor. Işine aşık biri. Adı Zacharius. Evde hizmetçisi, kızı ve çırağı ile yaşıyor. Dışarıya pek çıkmadan kendi içlerinde yaşıyorlar.

Kızı çok güzel ve talibi çok ama insanlar her gün o evde tıkılıp yaşamak istemediklerinden evlenmiyorlar. Zaten ustanın kızı ve çırağı da birbirinden hoşlanıyor. İlk başta saatçi o ikisinin evlenmesini istiyor ;)

Bir gün Zacharius ustanın yaptığı tüm saatler bozuluyor. Ne kadar tamir etseler de duzeltemiyorlar. Zacharius USTA o zamandan sonra aklını kaybediyor resmen. Yıllarca emek verdiği eserleri bozulup tek tek iade ediliyor. Günlerce tamir etmeye uğraşıyor yine de saatler duzelmiyor. Görünüşte hiçbir problemi yok. 

1 Ocak 2020 Çarşamba

OTOPSİ KIZIL SEDYE – ALİ BAYRAM



Yazar: Ali Bayram

Yayınevi: Arsine
Sayfa Sayısı: 530
Yayın Tarihi: 2019
Tür: Polisiye, Gizem

KİTAP TANITIMI:
“Sizin derin bir uykuda olmanıza gerek yoktur. Kalabalık bir şehirde uyanık olmanın bir faydası da yoktur. İnsanların kalabalığında günde en az iki cinayet işlenir. Kurbanların yaşlı bir kadın, travesti oluşuna bakmaz katil, onları yüksek bir balkondan atarak o ölüm ile yaşam arasındaki gözlerine düşen korkuyu önemser. Bir kuyunun içinde onlarca öldürülmüş bedenlerin çürüyen etlerindeki o iğrenç kokuyu merak eder. Çünkü her ölünün çürüyen etinin kokusu çok farklıdır. Hele ki, derin bir kızıllığın içinde otopsiye giden cesedin kız yerine erkek oluşu kadar, karmakarışık bir otopsi çöplüğüne dönünce hayat, işte ölüm yani ben oradayımdır.”
Adli Tıpa olayların sırasına göre tabut içinde getirilen cesetlerin sağ ayak başparmaklarına takılan sıra numaraları ile işlem görmeye başlarlar.
“199 No’lu Kızıl Sedyede getirilen ceset”
Hangi adli olayda Kızıl Sedye kullanılırdı ki?
Tüm sedyeler ya Beyaz ya da Gri olurlar.
Kızıl Sedye?
Tuhaf?

KİTAP YORUMUM:

Kitap Kuğulu Park Cinayeti’nin devamı. Hatta ben önce buna başladım ama 2.kitap olduğunu anlayınca ilkini okudum ve sonra buna devam ettim. Seri tarzda ilerleyen polisiye kitaplarını da severim. Çok güzel, uzun ve aksiyonlu bir polisiyeydi. Ekibe yeni birisi gelmişti Karadenizli ve ben de Karadenizli olduğumdan çok hoşlandım bu detaydan. Bu yeni gelen Balıkçı Veli, ekibe neşe getirdi. Son olan kayıplarından sonra ekip biraz hüzünlüydü ve o gelince espriler, güzel ekiplik ruhu iyice canlandı. Ayrıca Ümit de başka yere gönderilmiş. Onun yerine sürpriz birisini alıyor müdür ekibe ve herkes şok oluyor tabi ;)

Kitap Çinçin mahallesinin ücra bir yerinde duvara dayalı ve üstünde Kızıl Sedye yazan bir erkek cesedi bulunmasıyla başlıyor. Cesedi inceleyen Erhan Amir ağzında saklı olan kağıdı buluyor ve Kızıl yazdığını görüyor. O zaman da eski cinayet dosyasında muallak kalan bir şeyler olduğunu kesinleştiriyor. Sonra da bol karakterli, bol koşturmacalı, araştırmalı, bazen komik bazen hüzünlü bir hikaye başlıyor.

Erhan amiri daha iyi tanıyoruz, ekiptekileri de öyle. Kitap bayağı kalın ve okumam biraz zaman aldı. Derslerim ve etkinliklerim yüzünden. Aslında sürükleyici. Altı çizilecek çok söz vardı. Ama kitapta yazım hatası çoktu. Bir sonraki basımda düzeltilir umarım. Bazen öyle şeyler oldu ki anlamakta da zorlandım. Çünkü dediğim gibi karakter fazlaydı ve bir sürü olay oldu. Ankara’yı betimlemeleri de yine efsaneydi. Bu sefer daha çok gezdirdi yazar bizi Ankara’da :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...