31 Ağustos 2016 Çarşamba

UZUN BEYAZ BULUT <-> GELİBOLU – BUKET UZUNER

gelibolu buket uzuner everest ile ilgili görsel sonucu

Yazar: Buket Uzuner
Yayınevi: Everest Yayınları , Türkçe Edebiyat Dizisi
Tür: Tarih, Edebiyat
Sayfa Sayısı: 323
Baskı Yılı: 2001 (İLK BASKI)

***

KİTAP TANITIMI:

Çanakkale 2000

Çanakkale Savaşları'nda ölen büyük dedesinin mezarını aramak için Gelibolu'ya gelen Zelandalı genç bir kadın ve Çanakkale Milli Parkı'nda bastonuyla dolaşan Türk Nine'nin akıllara durgunluk veren seksen beş yıllık sırrı…

Çanakkale 1915

Osmanlı teğmeni Ali Osman Bey ile Anzak Er Alistair John Taylor'ın birlikte insanlığa verdiği dehşetengiz ders…

Tarih kitaplarında yer almasına henüz hiçbir milletin izin vermeye hazır olmadığı büyük insanlık sınavı: Aynı adam aynı savaşta iki düşman ülkede savaş kahramanı olur mu? Ya da: Tarih düz okunacak bir metin midir? Ve tarih yeniden yazılmalı mıdır? Ve tarih yeniden yazılmalı mıdır?

Buket Uzuner, romancılığının doruklarında bir başyapıta daha imza atıyor.


KİTAP YORUMUM:

Öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!

Buket Uzuner'in okuduğum ilk kitabıydı ve diline, yazım tarzına hayran kaldım, kesinlikle son olmayacak. Tüm kitaplarını okumak istiyorum. Beni bir sürü düşünceye sevk eden her cümlesinde farklı şeyler hissettiren bu güzel roman için de teşekkür ederim :)

Çanakkale, yüreğimizdeki sızı, anaların babaların eşlerin kız kardeşlerin gözündeki yaş, bir yalan uğruna ülkelerinden koparılan gençler, gelincik çiçekleri, her yanı kan kokan topraklar, kan kırmızısını içine hapseden masmavi deniz, göz alıcı güneş doğuşu batışı… Çanakkale kanayan yaramız…
Gelibolu ise sözün bittiği yer.

Uzun Beyaz Bulut Yeni Zelanda'nın adıdır. Çünkü Aotearoa bu anlama gelir. Ayrıca Uzun Beyaz Bulut Gazi Alican Çavuş'un üç çocuğunun adıdır. Bu isimleri koyma hikayesi çok ilginçti. Beyaz da zaten bizim muhteşem Türk kadını Beyaz Hala :)

Bu kitap Türk Ali Osman Bey ve Yeni Zelandalı Alistair John Taylor’ın kesişen hayat hikayesini anlatıyor. Ama bu hikayeyi anlatırken, Çanakkale savaşını, kahraman Türk milletini, İngilizler tarafından kandırılarak Gelibolu’ya savaşa getirilen her şeyden habersiz Anzak gençlerini, dedesinin hikayesinin izlerini bulmak için Türkiye’ye gelen Yeni Zelandalı genç kadını, babasının biricik kızı her alanda kendini eğiten ve annesine inat hayatı boyunca evlenmeyen Eceabat köylüsü yaşlı ama güzelliğinden ödün vermemiş bir kadını, hayatı boyunca dedesinin kahramanlıklarını dinleyerek büyüyen bir adamı ve her iki ülkede de kahraman olan askeri anlatıyor.

Kitapta yaşanmışlık var. Yazar kurgu demiş, gerçeklerle benzerlik olsa olsa tesadüftür demiş. Ama ben olabileceğine inanıyorum. Başından her şeyi tahmin ettim ama bu tahmini okumak etkileyiciydi, hüzünlüydü, mutluluktu.

Aynı adam aynı savaşta iki düşman ülkede kahraman olabilir mi? 

28 Ağustos 2016 Pazar

TELEPATİ – LEONARDO PATRIGNANİ (MULTIVERSUM # 1)

telepati kitap ile ilgili görsel sonucu
Yazar: Leonardo Patrignani
Çevirmen: Çiğdem Casagrande
Yayınevi: Pegasus
Seri adı ve sırası: Multiversum # 1
Tür: Fantastik, Bilim-kurgu, Romantik, Macera
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2015

KİTAP TANITIMI:

Ya bu hayat çok sayıda ihtimalden sadece biriyse?

Alex ve Jenny on altı yaşında iki gençtir. Alex Milano'da, Jenny ise Melbourne'da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görmüşlerdir.

Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde durmasına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar: Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny'nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex'in evreninde ise Jenny altı yaşında ölmüştür. Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex'in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya'nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir…

"Telepati birçok açıdan harika ve başarıyı Açlık Oyunları kadar hak ediyor. Sinematik içeriğe sahip bu eğlenceli kitabı bitirmek için kendinizle yarışacaksınız. Patrignani gençlik edebiyatına yeni bir soluk getirecek."



KİTAP YORUMUM:

Merhabalar :) Bugün uzun zamandır merak ettiğim ve 1 günde bitirdiğim kitabı anlatacağım. Telepati, ana konu ‘Paralel Evrenler’. Diğer deyişle ‘Çoklu Evren Teorisi’.


Dün gece kitaba göz attım on yirmi sayfa falan okudum. Sabah kalkınca da direk kitabı okumaya başladım. Baya ilgi çekici, heyecanlı ve sürükleyiciydi. Bir bakmışım sonuna gelmişim. Çok az kalmış ama en heyecanlı kısmında annemgil tarhana yapmaya çağırdılar :( Ben de mecbur tarhananın başına gittim. Tarhana da çok uğraştırıcı, ancak akşam ezanında başından kalkabildim. Annemler hala devam edecekler tabi. Ben de hemen kitabı bitirdim. Sonu güzeldi. Sonun başlangıcı gibi. Ya da kitabın başladığı yere dönüş gibiydi bilemiyorum. Çok farklı bitti. Hafıza elimde şu an ve yatmadan okumaya başlarım.
paralel evren ile ilgili görsel sonucu
Kitap Alex ile başlıyor. Kendisi  basketbol takım kaptanı. Maç sırasında tam da kazandıracak bir basket atmak üzereyken birden zihni başka yere gidyor. Jenny’nin yanına. 4 senedir ikisi de aynı atakları geçiriyorlarmış. Önceleri bayılma, titreme olurken son zamanlarda iletişim kurmayı başarmışlar. 

Jenny ona yaşadığı yeri söyleyebiliyor ve Alex onu bulmaya gitmek istiyor. Bunun için en yakın arkadaşı Marco’dan yardım istiyor. Marco geçirdiği kaza sonucu sakat kalmış yürüyemiyor. Ama dahi birisi. Aynı zamanda hacker. Alex’in anlattıklarına inanıyor ve ona yardım ediyor. Jenny Avustralya’da yaşıyorken Alex İtalya’da yaşıyor. Alex onu bulmak için baya uzun bir yolculuğa çıkıyor…

25 Ağustos 2016 Perşembe

ÇÖKÜŞ VE YÜKSELİŞ – LEIGH BARDUGO (GRISHA # 3)



Yazar: Leigh Bardugo
Çevirmen: Ömer Mülazım
Yayınevi : Martı Yayınları
Seri adı ve sırası: The Grisha # 3
Türü: Fantastik, Romantik, Macera
Sayfa Sayısı: 432
Baskı Yılı: 2015

KİTAP TANITIMI:
Hepimiz ölürüz ama herkes bir amaç uğruna ölmez Güneşin Elçisi Alina, Karanlıklar Efendisi'yle yaptığı son savaştan mağlubiyetle ayrıldıktan sonra yeraltındaki tünellere, Beyaz Katedral'e sığınır. Oldukça zayıf düşmüştür ve güneş ışığı olmadığı için gücünü de çağıramamaktadır.Tek çare, eski haline kavuşana kadar Apparat'ın dediklerini yapmaktır. Malyen ve Grishaların gizli bir planla Apparat'ı kontrol altına alması,Güneşin Elçisi adına mücadeleyi daha da zora sokar. Alina'nın şimdi, Karanlıklar Efendisi'ni alt etmesi için gereken tek gücün anahtarı olan ateşkuşunu bulması gerekmektedir. Peki onu bulup üç büyüteci bir araya getirdiğinde, Karanlıklar Efendisi'yle yüzleşerek Karanlıklar Diyarı'nı yok edecek kadar kuvvetli olabilecek midir?

"Serinin üçüncü kitabı Çöküş ve Yükseliş'te, uzun süre akıllardan çıkmayacak ve nefes kesen bir sona imza atılmış. Kesinlikle olağanüstü."
-Amazon-

"Karakterlerin her biri kusursuz bir gerçekliğe sahip. Bu seriyi okunası kılan sebeplerden biri de işte bu."
-Booklist-

"Bardugo serinin takipçilerini kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacak bir fantastik serüvenle daha karşımızda."
-Los Angeles Times-


Grısha serisinin 3. ve son kitabını bitirdim. Seri güzel bitti. Sonunu nasıl bağlayacak diye baya merak ediyordum. Bu kitapta bir çok gizem çözüldü. Daha farklı bitebilir diye beklemiştim. Ama tahmin ettiğim kişiyi seçti Alina. Genelde kitapta bir tane sevdiğim erkek karakter olurdu. Ama burda üç tane vardı :) Karanlıklar Efendisi, Nikolai Lantsov, Malyen.

Alina ilk kitaptan beri baya değişti. İlk kitapta çok saftı, ikinci kitapta açgözlüydü, bu kitapta da mücadeleciydi.  Garip olan şu ki Alina Karanlıklar Efendisi’ne körü körüne aşık olmasına rağmen ülkenin ve halkın iyiliği için onu yok etmek istiyordu. Nikolai’yi de seviyordu. Malyen’le çocukluğundan beri tanışıyordu, onun yanında kendini güvende hissediyor ve seviyordu. Malyen onun geçmişi ve bugünüydü. Yani Alina hepsini kendince seviyordu ama duygularını bir kenara bırakıp mantıkla hareket etmeye çalıştı.

grisha serisi ile ilgili görsel sonucu

Bu kitap Beyaz Katedral’den devam etti. Aparat Alina’yı gücünü toplama bahanesiyle hapsetmişti. Alina yer altında olduğu için ışığı çağıramıyordu. Malyen, Tolya, Tamar, David, Genya ve diğerleri Alina’yı ordan kurtardılar. Ateşkuşu’nu aramaya başladılar. Başlarından bir ton olay geçti.

Bu sefer Alina, aralarındaki bağlantıyı kullanarak Karanlıklar Efendisi’nin yanına gidiyordu. Karanlıklar Efendisinin gerçek adını da öğrendik içim rahatladı :) 

15 Ağustos 2016 Pazartesi

METRO 2033 – DMITRY GLUKHOVZKY (METRO # 1)



Yazar: Dmitry Glukhovsky
Çevirmen: Deniz Banoğlu
Yayınevi : Panama Yayıncılık
Türü: Bilimkurgu, Korku, Gerilim, Apokaliptik
Seri adı ve sırası: Metro # 1
Sayfa Sayısı: 600
Baskı Yılı: 2015

KİTAP TANITIMI:

Yıl 2033... Nükleer savaş sonrası enkaz haline gelen dünyada insan soyu neredeyse tükenmiş, radyasyon yüzünden kentler yaşanamaz halde... Hayatta kalan birkaç bin kişi yeraltına, dünyanın en büyük nükleer sığınağı olan Moskova Metrosu'na sığınıyor. Burası insanoğlunun son kalesi.

Yeraltındakiler için en büyük tehlike Karadelililer. İstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Duygular yerini içgüdülere bırakmış. Tek bir amaç var: Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak.

Genç Artyom'a, yaklaşmakta olan karanlık tehlikeye karsı halkı uyarmak için Metro'nun kalbi, "Polis" istasyonuna gitme görevi verilir. Metro'nun kaderi belki de tüm insanlığın kaderi Artyom'un elindedir artık...


KİTAP YORUMUM:

Metro 2033, okuduğum en karanlık, dehşet ama umut dolu kitaplardandı. 

Olay örgüsü karışıktı yani çok fazla olay vardı. Karakterler çoktu, hikayeye gelip giden tiplerdi. Aşağıdaki Metro'nun haritası. Arkadaki harita daha karışıktı daha çok yer vardı. Bu harita öndeki. Metro baya büyük, katlı, labirent gibi resmen :)


Ana karakter Artyom, Hunter lakaplı bir avcının verdiği görev için Metro’nun kalbi Polis’e gitmek için yola çıkar ve tüm kitap da onun yolculuğunu anlatır. Polis’e ulaşsa bile görevi bitmez daha doğrusu mecburen yola devam eder. Bu yolculukta çok şey yaşar, görür, öğrenir. Geri evi olan WDNCh istasyonuna döndüğünde hiçbir şey bıraktığı gibi değildir. Kendi istasyonuna saldıran Karaderililer adını verdikleri mutantlar ile başlıyor hikaye. Daha doğrusu onlar anlatılıyor, Metro’nun tarihi ve Artyom’un geçmişi anlatılıyor. Kitabın ilk başları biraz sıkıcıydı ama yolculuk başlayınca güzelleşmeye başladı.
Kitap bilimkurgu, korku var ama okutmayacak kadar değil. Kıyamet sonrası(Apokaliptik) türden bir kitap.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...