13 Aralık 2014 Cumartesi

SINIR ÖTESİ - OSMAN AYSU

                                                   

SAYFA SAYISI: 376
TÜRÜ: POLİSİYE, AJAN 

KİTAP YORUMUM:
Süper bir ajan romanıydı. Farklı istihbarat gruplarının içinde yaşanan olaylar, çevirilen entrikalar, bir ajanın öldürülmesi, İstanbul’da patlayan bomba işte hepsinin kesişim noktası Bağdat…

Bizim ajan Türk, yazar da Türk J Yani okumak için en büyük sebep J

Ajanımızın adı Oğuz Utku. Ajan derken MİT ajanı yani J  6 ay önce Şam’da ki bir saldırıda nişanlısını kaybetmiş ve 12 saat boyunca nişanlısının gitgide katılaşan bedeniyle kapalı bir alanda mahsur kalmış bir adam. O olaydan sonra kapalı alan fobisi oluşmuş ve psikolojik tedavi almış. Hala tam olarak iyileşememiş. Yani kimin öyle bir olaydan sonra ruhsal durumu bozulmaz ki? Hem sevdiğin kadın gözlerinin önünde ölecek hem de onun cesediyle kapalı bir alanda 12 saat mahsur kalacaksın…
İşte Oğuz çok zor toparlanmış. Hala kötü bir şey olunca titremeye başlıyor.

İstanbul’da patlayan bomba ve haber alınamayan, büyük ihtimalle öldürülmüş Ajan Burak olayını çözmek için Bağdat’a Oğuz’u gönderirler. Oğuz aslında onu emekli yapacaklarını sanır ama bu zor görev ona verilmiştir. Sonuçta Bağdat’a gider.

Bağdat dünyanın sürekli konuştuğu bir merkez, çünkü orada çok sıcak olaylar yaşanır. Sürekli bombalar patlar, suçsuz yere insanlar öldürülür, buna rağmen her sabah hiçbir şey olmamış gibi hayat devam eder.

CIA, Savama ve Mossad ajanları yani bütün ajanlar oradadır. Burak ölmeden önce Ankara’ya rapor göndermiş, raporda Leon diye birinden söz etmiş. Ama tam olarak ne olduğunu açıklamamış ya da fırsatı olmamış L Eğer kitabı dikkatli okursanız benim gibi daha kitabın başında Leon’un kim olduğunu bulursunuz J

Oğuz ilk iş olarak Leon’u arar, ama Leon onu bulur J Ayrıca Oğuz çok zeki, tecrübeli ve tedbirli bir ajandır. Ruhsal durumu dışında bu görev için biçilmiş kaftan tabiri caizse…

Oğuz Leon’u aradığı ve olayları karıştırmaya başladığı için diğer istihbaratlar onu tehdit olarak görürler.
Leon’a gelirsek, adam Oğuz’a para karşılığı bilgi vereceğini söyler. Ama meblağ çok fazladır ve Oğuz adamı ikna edici bulmaz.

Bu kadar çok olay varken bir de kimin hangi tarafı tuttuğu belli değildir. Yani çift taraflı çalışan ajanlar da vardır. Gazeteci gibi gözüküp CIA ajanı olanlar da… 

7 Aralık 2014 Pazar

KURALSIZ (VERONICA ROTH - DIVERGENT # 2)



Bu yorum ilk kitabı okumayanlar için ağır spoiler içerir.

Güzel bir geçiş kitabıydı. Diğer kitapta her şey sonuçlanacak. Zaten bu kitapta da küçük ipuçları vermişler. J

KURALSIZ; savaşçı olarak görülmesi gerekmeyen ama kurulu düzen ve otoriteye karşı duran kişi demek...

Tris’in gerçek adı Beatrice, zaten biliyorsunuzdur.
Dört’ün gerçek adı da Tobias. Yani Marcus’un utanç duyduğu oğlu.

İlk kitapta bilgeler savaşı atmıştı başlatmıştı, bir sürü fedakar öldürülmüştü. Uyumsuzlar haricinde diğer cesurların beyni simülasyon ile yöneltilip savaşı öyle başlatıyorlar. Çünkü doğal olarak bilgeler silah tutmasını bilmiyorlar. Onlar kalem tutuyorlar J Ama kötüye kullanıyorlar o ayrı mesele…
Bu yüzden savaş için cesurlara muhtaçlar. 

1 Aralık 2014 Pazartesi

KÜRK MANTOLU MADONNA – SABAHATTİN ALİ


Sayfa Sayısı: 164

***


KİTAP YORUMUM :

Sabahattin Ali, Türk öykücü, şair, öğretmen,yazar ve gazeteci. Biraz yazarımızı tanıyalım istedim :) Çoğu kişi Aldırma Gönül’ü duymuştur sanırım J İşte Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi’nde yatarken bu şiiri yazmış. Ben de cezaevini gezerken kendi çektiğim fotoğrafı paylaşıyım sizinle sonra yorumumu okuyabilirsiniz. 

Bu arada Sinop Cezaevi gerçekten ürkütücü bir yer. Oraya giren bir daha çıkamıyormuş diyorlar. Sabahattin Ali de Cumhuriyet’in 10. Yılı dolayısıyla yayınlanan bir aftan yararlanarak oradan çıkabilmiş. Sabahattin Ali öldürülmüş fakat kimin öldürdüğü kesin değil. Hatta adamın mezarı bile yok :( Ne kadar üzücü bir durum. İşte Türkiye'de sanatçılara değer vermiyoruz. Aldırma Gönül şiirini Edip Akbayram çok güzel söylüyor bir dinleyin isterseniz...

Kürk Mantolu Madonna fevkalade bir kitap değildi, tıpkı Raif Efendi gibi… Fakat insanda garip tesir bırakan bir kitaptı… [Zaten hangi varlık fevkalade olabilir ki :) ]

Bu kitap pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan her gün yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biri olan Raif Efendi’nin gönlünün en derinliklerine sakladığı tutkulu aşk hikayesini anlatıyor.

Raif Efendi saf bir yüze sahip, biraz dünyadan uzak ama buna rağmen bir insana tesadüf ettiği zaman tebessüm etmek isteyen bakışlara sahip bir adam. 

Dediğim gibi fevkalade bir adam değil fakat insanda merak duygusu uyandıran, çekinik ama insanları iyi tanıyan hatta insanların acziyetlerini resme dökebilen, sevdim mi tam seven, sırlarını içinde tutan, sıradan bir adam. Ailesinin bile kendisini sevmediği, hatırını sormadığı, varlığı ile yokluğunun fark edilmediği, yılların tecrübesiyle yorulmuş, sevdiğine bir gün kavuşmayı umut eden bir adam…

Kürk Mantolu Madonna ise biraz vahşi, biraz mağrur ve çok kuvvetli bir ifadeye sahip bir kadın. Masumluk ve iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti aynı anda taşıyan bir kadın…

İşte bu kitap bir kadın gibi çekinik ve utangaç Raif Efendi’nin, erkek gibi açık konuşan, sevecek adam bulamayan Kürk Mantolu Madonna’sına kalbinin en derinliklerinde yaşattığı aşkı anlatıyor. İkisi tamamen zıt karakterlere sahip ama bir o kadar da uyumlu, aynı dertlerden yakınan kişiliklere sahip…

14 Kasım 2014 Cuma

ALTI NUMARANIN GÜCÜ & KAYIP DOSYA - PİTTACUS LORE (LORIEN # 2)

                                                 

YAZARI: PİTTACUS LORE

ÇEVİRMENİ: SELİM YENİÇERİ

YAYINEVİ: ARTEMİS YAYINLARI

SERİ SIRASI: LORİEN EFSANESİ-2

SAYFA SAYISI: 520

KİTABIN TANITIMI:


Onlar Yaklaşıyor.

Onlar Bizi İzliyor.

Onlar Tılsımı Biliyor.
Onlar Miraslarımızı Biliyor.
Onlar Bizim Hakkımızda Çok Şey Biliyor.
Biz Bir Daha Asla Güvende Olmayacağız.
Biz Birbirimizi Bulmalıyız.
Biz Birleşmeliyiz.
Biz Savaşmalı Ve Kazanmalıyız.
Biz Son Savunma Kalesiyiz.
KİTAP YORUMUM:

Dört numara benim’ in ikinci kitabıyla sizlerleyim.

*Hatırlarsanız ilk kitap Henri’ nin ölmesi, ikinci savaşı bizimkilerin kazanması ve Altı, Dört ve Sam’ in Paradise’ den taşınmasıyla bitmişti.*
  
    İkinci kitapta 7 numara ile tanışıyoruz. Kitabın başında ondan bahsediliyor. Adı Marina, Cépan’ ı Andelina ile yıllardır İspanya’ da bir kilisede yaşıyor. Andelina rahibe olmuş, Marina ona Lorien’ i düşünmeleri gerektiğini, egzersiz yapmaya ihtiyaçları olduğunu söylüyor ama o onu dinlemiyor. Marina’nın yetenekleri oluşmaya başlıyor. Su altında nefes alıp, görebiliyor. Diğer Garde’ ler gibi telekinezi gücüne sahip ve en önemlisi iyileştirme gücüne sahip. *Hepsi birbirinden mükemmel*
            
    Bu arada Altı, Dört ve Sam Paradise geri dönüp büyük bir gizemi çözmeye çalışıyorlar. Orada çok ilginç şeyler oluyor ve maalesef John’ u çok kıran kötü bir olay meydana geliyor. Bu arada John ve Altı arasında bazı yakınlaşmalar meydana geliyor.
*Boşuna ümitlenmeyin devam kitaplarında arkadaş kalma kararı alıyorlar *


Marina’ nın kaldığı kiliseye Mogodorlular sardırıyor. 7 yaşındaki küçük Ella *beklide o kadar küçük değildir ;)* diye bir arkadaşı oluyor. Zaten sadece iki tane dostu var: Hector ve Ella. Saldırı olunca Ella’ nın aslında 10 numara olduğunu ve ona yardım etmek için resmi  Cépan(resmi, belirlenmiş olmasa da)’ ı Crayton ile ordalarmış. Ella’ nın gücü yaş değiştirebilmek.

Marina ilk kez savaştığı halde gayet başarılı :) Fakat yine her savaş sonrası olduğu için her yer harap oluyor. Her iki taraf da bir çok müttefik kaybediyorlar.

Yani ’'Savaşı kazanan taraf bile aslında kaybetmiştir.’’ sözü çok doğru.

10 Kasım 2014 Pazartesi

DÖRT NUMARA BENİM - PİTTACUS LORE (LORIEN # 1)

                                                   

SAYFA SAYISI: 428

Arka Kapak Yazısı: 

9 kişi kaçtık. 
1 numara Malezyada öldürüldü. 
2 numara İngilterede... 
3 numara Kenyada avlandı. 

Diğerlerinin peşine düşmeden önce Benim için gelecekler... Dört numara benim.

Biz Tam şu an yanınızdan geçiyor olabiliriz. 
Biz Siz bunu okurken sizi izliyor olabiliriz. 
Biz Yaşadığınız şehirde, kasabanızda olabiliriz. 
Biz Herkes olabiliriz. 
Biz O günü bekliyoruz. 
Biz Birbirimizi bulacağız. 
Biz Bir zafer kazanacağız. 
Biz Birlikte olabilirsek Biz Kurtuluruz. 
Siz Siz de kurtulursunuz.

Eğer biz kaybedersek her şey yok olur. Buraya dokuz kişi geldik. Sizin gibi görünüyor, sizin gibi konuşuyor ve aranızda yaşıyoruz, ama sizden değiliz. Hayal ettiklerinizi yapabiliyoruz. Hayal edebileceğiniz güçlere sahibiz. Bugüne kadar gördüğünüz her şeyden daha sağlam ve hızlıyız. Biz, çizgi romanlarda ve filmlerde hayran olduğunuz süper kahramanlarız. Ama gerçeğiz!

Planımız büyümek, eğitilmek, güçlenmek, birlik olup onlarla savaşmaktı. Ama bizi bulup savaşı önce onlar başlattı. Şimdi hepimiz kaçıyoruz. Hayatlarımızı gölgelerde, kimsenin bakmayacağı yerlerde geçiriyor, insanların arasına karışmaya çalışıyoruz. Siz bilmeseniz de aranızda yaşıyoruz. Ama onlar biliyor. Pıttacus lore Lorıeni yöneten yüce bilge, on iki yıldır dünyada, dünyanın kaderini belirleyecek savaşa hazırlanıyor. Nerede olduğu belli değil.

*** 

Kitap Tanıtımı: 

Kitap John’un ağzından anlatılıyor. İlk başta biraz garipsedim. Çünkü bu aralar okuduklarım hep kız karakterin ağzından anlatılıyordu. J

John ve Henri sürekli yer değiştiriyorlar. Çünkü güvende olmaları için bu gerekli. Ne kadar göz önünde olmaz isen o zaman insanlar seni merak etmez. Onlar da bu taktiği uyguluyorlar. Farklı okul, farklı çevre, farklı arkadaşlar, farklı isimler, farklı kimlikler…

Sürekli başka yere taşınmalarının asıl sebebi MOGADORLULAR’dan kaçmak. Mogadorlular uzayda başka gezegende yaşayan uzaylılar ve onlar kötü karakter. John ve Henri ise LORİEN’de yaşayan uzaylılardan ve iyi karakter 

Lorien yemyeşil gayet güzel bir gezegenken Mogadorlular onlara savaş açıyorlar, hem gezegen hem de Lorienliler ölüyorlar. Aslında hala Lorien için umut var. Yani zaman içinde düzelebilir. John ve diğer 8 kişi Mogadorlulara savaş açacakları zamana kadar Cepanları tarafından eğitiliyorlar. Cepan onları koruyup, eğiten kişi. Henri de John’un Cepanı.


Diğer 8 kişi Dünya’nın farklı yerlerinde, birbirlerinin nered olduklarını bilmiyorlar. Bunlara Lorien’de Yüce Bilge tarafında numaralar verilmiş. Çünkü onlar Lorien ırkının son emsilcileri. Diğerlerini Mogadorlular öldürmüş ve şimdi de bunların peşindeler.
Numaralar sırasıyla öldürülmelerini sağlıyor. Yani sırası gelmeyen kişiyi öldürmeye çalışan Mogadorlu kendisi ölüyor

İlk üç kişi öldürüldü. John 4 NUMARA. Yani sıra onda.

Uzaylı dediğime bakmayın onlar da bizim gibi insan görünümünde sadece özel yeteneklere sahipler. Yani yeşil, küçük, tipsiz varlıklar değiller. J Böylece kolayca insanlar arasına karışabiliyorlar. Hepsinde telekinezi gücü var. Eşyaların ve diğer şeylerin yerini değiştirebiliyorlar. İnsanlardan doğal olarak daha güçlü ve daha hızlılar.
Kitap gittikçe ilginçleşiyor. 

4 Kasım 2014 Salı

UYUMSUZ (VERONİCA ROTH)

                                                                                                                   

SAYFA SAYISI: 516


ARKA KAPAK TANITIMI:

Beatrice Prior'ın Chicago'sunda toplum, her biri belli bir erdemi yaşatmaya adanmış beş topluluğa bölünmüş durumda. Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik. 

Her yıl, belli bir günde bütün on altı yaşındakiler, hayatlarının geri kalanında birlikte yaşayacakları grubu seçmek zorunda. 

Beatrice, hem ailesiyle kalmak, hem de kendi benliğini bulmak istiyor ama ikisini birden seçemez. 

Bu nedenle kendisi dahil, herkesi şaşırtan bir seçim yapıyor.

Genç yazar Veronica Roth heyecanlı seçimler, kalp kıran ihanetler, kan donduran sonuçlar ve beklenmedik aşklarla dolu karanlık bir geleceği anlatan gerilim serisinin ilk kitabıyla edebiyat sahnesine çıkıyor!


KİTAP YORUMUM:


Evet, biliyorum geç okudum bu seriyi. Fakat dersler, diğer kitaplar derken anca sıra geldi bu seriye...

Başkarakterimiz Beatrice. Beatrice’ in zamanında Chicago 5 topluluğa ayrılmış durumda topluluklar:
           
             Bilgelik: Bilgiyi her şeyden üstün tutarlar. Mavi renk onlar için önemlidir. –Huzur ve dinginlik verir.-
            Dostluk: Tarıma önem verirler. Bilgelik sayesinde tarımı geliştirmişlerdir. Neşelidirler. Barışın yanlısı savaşın karşıtıdırlar.
            Cesurluk: Hareketli, korkusuz ve özgür olmayı severler. Delidolu, doludizgin, eğlenceye önem veren mutlu bir hayat yaşarlar. Hayat onlara güzel J
            Dürüstlük: Yalan söylemezler. (Anlaşılacağı üzere J) yalan söyleyen bir kişiyi bedensel tepilerden anlarlar. Lafı dolandırmadan söylerler. (Pat diye J)
            Fedakarlık: Kendinden önce başkasını düşünmeyi daha makul buluyorlar. Gösterişi, aynaya bakmayı yanlış sayıyorlar –Kibir kötüdür!- Kıyafetleri ve diğer her şeyleri gri renk. Fazla ders çalışmak yasak –Üstünük olmaması için- topluluksuzlara onlar yardım ediyor. Diğer toplumlardakiler onlara kabaca KASINTI diyorlar.
            Topluluksuzlar: Adaylık aşamasını geçemeyenler, bir topluma ait olmayıp, sefil bir şekilde yaşayanlardır.

Beatrice ve ailesi fedakârlık topluluğuna aitler.

Herkes 16 yaşına gelince topluluğunu seçmek zorunda. İlk önce simülasyona tabii tutuluyorlar.

Simülasyon: Beyinde korku üreten kısmı tetikler ve sanrılara neden olur. Bu bilgiler de bilgisayara aktarılır ve topluluğun belirlenir. Birden fazla topluma eğilim gösteren kişiler UYUMSUZ olarak isimlendirilir.

Betrice’in sonucu uyumsuz çıkar. Uyumsuz kişiler, simülasyonun  gerçek olmadığını bilir ve istediği gibi yönlendirir ya da simülasyondan çıkabilir. Kontrol edilemezler. Onların beyni diğerlerinden farklı çalışır.

Beatrice seçim günü Cesurluk’u seçiyor. Abisi Caleb Bilgelik’i… Anne ve babaları üzülüyorlar haklı olarak. Fakat böyle bir olay fedakarlarda çok az gerçekleşiyor. Yani oradan ayrılanın Cesurluk’a geçmesi çok nadir.

25 Ekim 2014 Cumartesi

CİVA - SELİM ÇİPRUT


SAYFA SAYISI: 327

***

ARKA KAPAK TANITIMI:


Sıradışı, heyecanı yüksek, film gibi bir roman




"Seri katiller civaya benzer. Yakaladığını zannedersin, parmağının ucundan kaçıp giderler..."


Doğum günü pastası üzerindeki mumları üfleyerek öğrendiğimiz dilek tutmayı, ilerleyen yaşlarımızda aynı isme sahip iki kişinin arasına oturarak, düşen kirpiğimizin hangisinden olduğunu tahmin etmeye çalışarak ilerlettik. Biraz daha meraklılarımız kayan yıldızlarda, güneş tutulmasında ya da kırmızı renge bürünmüş bir dolunay gecesinde aradılar dileklerinin karşılığını. Ve bunu yapanlar sadece inandılar, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmeden, düşünmeden...

Peki bir gün biri çıkıp karşımıza "En büyük dileğini gerçekleştirebilirim, fakat bunun için fedakârlık istiyorum senden!" derse ne yaparız?

Ya gerçekleşen her dilek peşinden acıları da getirecekse...

Ya verdiği mutluluğun yanında hayatımız boyunca altından kalkamayacağımız bir bedel ödetecekse...

Okuyucuyu her dakika diri tutan temposu, kıtalar arası gidiş-gelişleri ve sürükleyici kurgusuyla "Civa" unutulmayacak bir kitap.

Civa'yı okuduktan sonra bir dilek için en az iki defa düşüneceksiniz.


*Kitap tanıtımından önce Selim Çiprut’un kitap hakkındaki yorumuyla başlamak istedim.

Selim Çiprut’un medyafaresi’ne yaptığı röportajdan bir kesit…

Civa'da okuru nasıl bir hikaye / kurgu bekliyor. Kısaca anlatabilir misiniz kitabın iskeletini?


'Civa'yı okuyup bitiren okuyucuların büyük bir oranında ''As Maça'yı yazan birinden böyle bir roman çıkmasının şokundayım!'' yorumu bekliyorum. Aslında bu cümledeki 'şok' kelimesi 'Civa'nın gerçekten tarz ve duygu olarak 'As Maça'dan gece-gündüz kadar farklı olması. 'Civa'nın kurgusu gerçekten çok zordu. Tarihler, mekanlar, kişiler ve olaylar. Hata yapma gibi bir lüksümün olmadığını biliyordum. Ondan dolayı da ince eleyip sık dokudum 'Civa'yı yazarken. Ve süre olarak biraz daha uzun sürdü As Maça'ya oranla. Okuru nasıl bir kurgu bekliyor sorusuna gelince buna cevabım hazır: Her sayfasında ayrı bir heyecan ve adrenalin yaşayacaklar. Ve kitabın sonuna kadar temposu hiç düşmeyecek bir heyecan fırtınasında bulacaklar kendilerini. 'Civa'da 1992 yılında ailesiyle Amerika'ya yerleşen bir Türk FBI ajanının 2012 yılında Amerika'da büyük uğraşlar sonucu yakaladığı bir seri katilin hayatını kabusa çevirmesi anlatılıyor. Bu sadece 'Civa'dan ufak bir özetti ama içerisinde daha neler var neler yok okudukça içine gömülüp çıkamayacaksınız.

***


Kitap Yorumum:

Merhabalar, ikinci okuduğum Selim Çiprut ile karşınızdayım. Bu defa yazar As Maça’nın tam tersi bir türde yani polisiye konulu bir roman yazmış. Açıkçası yine şaşırdım. Çünkü dostluk ile polisiye arasında dağ kadar fark var. Fakat bence yazar bir Türk’e göre merak edilecek bir roman yazmış. Tabi ki Türklerde gayet güzel yazabilir. Ancak biz yabancılar kadar edebiyata önem vermiyoruz. Bu yüzden de Türk yazar bulmak zor. Ama Selim Çiprut’u bu romanıyla daha çok takdir ettim. Çünkü hem farklı ülkelerde hem de farklı zamanlarda geçenleri anlatmış. Tabi bu okuru biraz zorluyor. İsimleri ve yerlerin adlarını akılda tutmak. Ama sizin kitaba ilginizi arttırması açısından gayet güzel olmuş. Arka kapak yazısını kitabı bitirince daha iyi anlayacaksınız ve yine kitabın ismi çok güzel uymuş konuya… şimdi tanıtıma geçelim:

Alper ve aiesi babasının işi nedeniyle Amerika’ya taşınıyorlar. Alper’in çocukluk arkadaşıyla geçirdiği günlerden de bahsediyor. Çocukluk arkadaşının adı Burak. Aradan yıllar geçiyor. Alper FBA’ya katılıyor. Sanırım Amerikan vatandaşı olduğu için izin veriyorlar. Alper Standford Üniversitesi’ne konferansa katılıyor ve orada Özge ile tanışıyor. Sonra Özge’ye aşık oluyor ve evleniyorlar. Özge’de avukat oluyor. Özge’nin ailesi Türkiye’de yaşıyor. Bir sebepten dolayı Türkiye’ye taşınıyorlar. Alper de karısının üzülmemesi için FBA’dan ayrılıyor. Halbuki işini çok seviyor ama koşullar…

Bir de Alper’in Amerika’da yakaladığı bir seri katil var KOKTEYL KATİLİ diye adlandırıyorlar.

Tükiye’de de garip olaylar oluyor. 5 kişinin başına çok ilginç bir şey geliyor. Harun, Hüseyin Bozacı diye kişilerden de bahsediyor ve yazar bütün bu kişileri kitabın sonunda çok ilginç bir nedene bağlıyor.

AS MAÇA (SELİM ÇİPRUT)

 


Sayfa sayısı: 288


Arka kapak tanıtımı: 

                                                   
Dört arkadaşın unutulmaz hikayesi…

Bazı kötü anlar olur insanın hayatında. Çaresiz hissedip kendini dış dünyaya kapattığı, inancı olmasa da Allah'a sığınıp bir 'Mucize' dilediği. Bu, kişinin çaresizliği değil acizliğidir aslında. Halbuki çevresindeki insanlara baksa aradığı 'Mucize'yi onlarda bulması imkansız değildir. Yeter ki inandıkları tek bir cümle olsun hayatlarında: 'Her insanın hayatında O'nu mucizelere götüren bir As Maça'sı vardır'. Emin olun siz o As Maça'yı bulamayacağınızı düşünseniz de o sizi er ya da geç mutlaka bulacaktır.

"As Maça" henüz çocukken birbirlerine bağlanan, farklı kişiliklere sahip olan dört erkek arkadaşın, zamanla hayatın zorluklarına karşı omuz omuza dimdik ayakta durup, hayattan ve birbirlerinden asla vazgeçmediklerini anlatan bir dostluk öyküsüdür...

***

Kitap Yorumum:

Evett ilk paylaşımımızı yayınlamış bulunuyoruz. Çok heyecanlıyız. Umarım beğenirsiniz :)

İlk kitap olarak As Maça'yı yayınlamayı düşündüm. Çünkü bu kitap beni ve okuyan tüm arkadaşlarımı çok etkiledi. Üstelik Türk bir yazarın kitabı. Biliyorsunuz ki şu sıralar kaliteli bir Türk yazar bulmak çok zor. O yüzden size bu yazarın kitabını öneriyorum.

Bir arkadaşımın önerisi olarak bu kitaba başladım. Açıkçası böyle etkileyici bir kitap beklemiyordum. :) Ama sonradan böyle düşündüğüm ve bu yazarı geç öğrendiğim için pişman oldum.

Kitapta çocukluktan başlayan bir dostluk ilişkisi anlatılıyor. Selim, Emre, Metin Oktay ve İlyas okulun ilk günü tanışıyorlar ve ondan sonra her gün birbirlerini koruyup kolluyorlar. Kitapta geçmişten de şimdiki zamandan da bahsediyor. Başlarından türlü olaylar geçiyor. Kitabın sonlarına doğru elinizden bırakamayacaksınız. Özellikle duygusal bir insansanız bu kitap gerçekten unutulmaz bir kitap olur sizin için.

24 Ekim 2014 Cuma

MERHABALAR



Öncelikle herkese merhaba... Ben Hilal :)

Blog açmayı hep istiyordum sonunda cesaret edebildim :) 
(24 Ekim 2014)

Blogum, kitaplara dair olacak. Kitaplara ek olarak izlediğim filmleri, yabancı dizileri, gittiğim sinemaları da yorumlayacağım kendimce ;))

Çevremde kitap okuyup üstüne yorum yapıp konuşacak insanlar yoktu. Ben de aynı şeyleri sevdiğimiz insanlara ulaşmak için blogu açtım. 

Kitap okumayı, dizi izlemeyi, fotoğraf çekmeyi, doğa ile iç içe olmayı, ailemle, arkadaşlarımla vakit geçirmeyi severim.

Sizlere öneriler verip, sizlerin de tavsiyelerini, kitap önerilerini almayı amaçlıyorum. Tabi arada sırada farklı sohbet konuları da açabilirim ya da güncel konulardan da bahsedebilirim.

Umarım hayırlı olur ve beni desteklersiniz. :)

Not: Güncellenmiştir.
***19.07.2019 

Ankara Üniversitesi'nde Hemşirelik okuyorum ve şu an 2.sınıfa geçtim. Hemşirelik artık her yerde 4 yıl. Bunu soranlar çok oluyor diye belirtmek istedim :)

Bölümümden memnunum. Her zaman sağlık alanında, insana faydamın dokunacağı bir bölümde çalışmak istemiştim.

Hobi olarak blogla ilgilenmeye devam edeceğim vakit buldukça. Stajlardan ve okuldan bana çok az vakit kalıyor ama yine de blogdan kopamam. Blogu iyi ki açmışım. Bir sürü şey öğrendim, yeni insanlarla tanıştım. Aynı fikirde olduğum, düşüncelerini sevdiğim insanlar oldu. Hiç pişman olmadım, burada yazmaktan, sizlerle konuşmaktan... 

**İnstagramda daha çok aktifim. Oradan beni takip edebilirsiniz. @farkli_diyarlar

**Ayrıca POPZİNGO'da da yazarlığım mevcut. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...