27 Ekim 2019 Pazar

14.ANKARA KİTAP FUARI (21 EKİM 2019)



21 Ekimde Ankara kitap fuarına gittim. Böyle güzel bir fuar için @eylulfuarorganizasyonn a teşekkür ederim💕

Tahmin ettiğimden daha çok kitap aldım. Sahaf kısmını yine sevmedim pek. 2 yil önce falan daha güzeldi doluydu sanki. Hoşlandığım kitapları göremedim pek. O yüzden 2 tanesini sahaftan alabildim.

📖  Ay hırsızı : 10 tl
📖  Balık izlerinin sesi : 10 tl
📖  Ermişin bahçesi :5 tl
📖  Gezgin : 5 tl
📖  Bir delinin hatıra defteri : 5 tl
📖  Genç wertherin acıları : 5 tl
📖  Dünyalar savaşı : 10 tl
📖  Gurur ve önyargı : 15 tl
📖  Ölümün şifresi : 10 tl
📖  Defterler : tanesi 5 tl
📖  Kitap ayracı , @sevimli_amigurimiler_ den hediye. Fuara birlikte gittik ve çok keyifli oldu. Teşekkür ederim ona tekrardan❤ 

Harika şeyler vardı. Ürünler çok güzeldi. Fiyatları da yazdım ki gitmek isteyenlere fikir olsun. Zweig Klasikleri çoğu yerde 5 tlydi. Fazla kalabalık değildi bugün. Önceki yıllara göre kıyaslayınca. Ya da ben kitap bakmaktan insanlara dikkat etmedim 😄

Fuar çok güzeldi ve devamını istiyoruz. Artık bu sene olduğu gibi senede 2 kere olması bence süper olur. Ankara başkent sonuçta. Daha çok okuyan vardır. kitap fuarı desteklenmeli💙

Şubatta da olursa inşallah ona da katılırım. Uzun zamandır maddi sıkıntı yüzünden kitap alamadım. Ama bu fuarda bayağı harcadım biriktirdiklerimden falan. Olsun çok iyiydi :)

22 Ekim 2019 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 8 (ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAKLAR)



“Ölmeden önce yapılacak listende neler var? Ya da sadece bir yıl ömrün kaldığını söyleseler ölmeden önce neler yapardın?”

Herkesin kendince listesi vardır. Hepsi olmasa da bir kısmı yapılır.
Benim öyle; yazdığım, büyük listelerim yok. Ufak tefek aklıma geldikçe anlık sevinip, mutlaka yapmalıyım dediğim şeyler daha çok. Şu an hatırlayamam muhtemelen. 

1 yıl ömrü kaldığını öğrenmesin kimse. Ne zaman öleceğimizi bilmek çok kötü olmalı. Sürekli ölüm zamanını düşünmekten yaşayamaz insan. Allah korusun öyle şeylerden. 

Ben genel bir liste yapmak istiyorum. 
Ölmeden önce listesi hiç öyle ciddice yapmadım. Ama bu işi ciddice yapanlar da çok. 

SON 10 SANİYE – SIMON KERNICK



Yazar: Simon Kernick

Çevirmen: Esra Gül Çoşkun
Yayınevi: Olimpos Yayınları
Sayfa Sayısı: 424
İlk Baskı Yılı: 2012
***
KİTAP TANITIMI:
BİR ERKEK, BİR KADIN VE SADİST BİR KATİL!
Üçü de korkunç bir yüzleşmeye doğru dörtnala koşarlarken kesin olan tek bir şey var: hayatta kalabilmek için çok sıkı mücadele etmeleri gerekecek.
SIMON KERNICK, İngiltere'nin en heyecan verici gerilim yazarlarından biri. Onun eserlerini bu kadar özgün kılan ise yaptığı araştırmalar. Kernick romanlarını yazmadan önce Emniyet Teşkilatı, Anti-Terör Şubesi ve Ağır Organize Suçlar Masası üyeleriyle kayda geçen veya geçmeyen görüşmeler yaparak İngiltere'nin yeraltı dünyasının derinliklerinde gerçekte neler olduğunu ilk ağızdan duyuyor.
SİVİL POLİS
Son on beş yıldır sivil polis olarak çalışan Sean Egan hayatı uçurumun kenarında yaşamaya alışkın olanlardan. Yakın zaman önce Londra'nın en tehlikeli suç şebekelerinden birinin içine sızmayı başardı ve şimdi kendisinden özel bir görev isteniyor: Gece Sürüngeni diye anılan bir seri katili polis nezaretinden kaçırmak.
KATİL
Acımasız ama bir o kadar da zeki olan Gece Sürüngeni şöhretini genç kadınları işkence ederek öldürmesine borçludur. Önceki gece tutuklanan katil, cinayetlerden birini işlemediğine dair çok sağlam bir delili olduğunu ve masumiyetini kanıtlayıp asıl katili sunacak çok önemli şeyler bildiğini iddia etmektedir.
KADIN POLİS
Dedektif Müfettiş Tina Boyd geçmişi asla yakasını bırakmayan bir bela mıknatısı. Gece Sürüngeni'ni cinayetleri işlemekle suçlayan polis kendisiydi ve şimdi kaçırılan suçluyu bulmak da yine ona düşecek. Ama bunu çok çabuk yapması gerekiyor, çünkü bazı tehlikeli kişiler onu sonsuza dek susturmak istiyor.

KİTAP YORUMUM:

Merhaba :)

Bu aralar o kadar yoğunum ki. Okul, staj, bakım planları, kongreler, sınavlar falan derken öylece yuvarlanıyorum. Hiçbir şey tam yetişmiyor sanki. Aman neyse elbet yoluna koyacağım bir gün. 2.sınıf zormuş cidden. Dahiliye dersi zaten başlı başına zor. Her şey bağlantılı. Öğrenmek lazım ezber yetmiyor. Yoğun bakımda geçireceğim 3 haftam kaldı. İlk zamanlarda çok zorlanıyordum cidden. Psikolojik olarak beni çok yoran bir süreçti. Ama şimdi iyi gibiyim. Kliniğe, işleyişe alıştım. Bakım planımı da tamamen hazırlarsam her şey güzel olacak. Geçenlerde hocama hastamı da sundum zaten. Cesaretliyim, istekliyim. Duygusal olmam ve zarar vermekten korkmam bazen işlerimi zorlaştırsa da yine de seviyorum hemşireliği. Hatta geçen hafta Cuma tüm gün kan almada çalıştım. Kan almayı da öğrendim daha çok. Pratik yaptık. Hikayelerime atıyorum. Takip etmek isteyenler tıklasın :)

Neyse kitaba geçeyim. İnstagramda #polisiyetutkunları diye bir ekip var ben de onların arasına katıldım. Bu ay son 10 saniye kitabını seçtim. İşlerimden dolayı aksasa da sonunda bitirdim. Aslında kısa sürede okudum ama elime almam geç oluyordu.

Polisiyeye bayılırım. Bu yazarın okuduğum ilk kitabıydı. A101 e geldiğinde 2 kitabını edinmiştim. Macera, gerilim, ölüm kalım savaşı, aksiyon, cinayet serisi… her şey vardı bir polisiyede olması gereken. Gizem eksikti biraz. Yani katili biliyorduk. Ama onun düşmanlarını bilmiyorduk bu sefer de. 

Sean, sivil polis. Kardeşinin intikamını almak için tehlikeli bir çetenin içine giriyor ve onları inandırmak için kötü işler yapmak zorunda kalıyor. Polislerin elinden bir tutukluyu kaçırmak gibi.

Tina, dedektif. Yıllar önce kötü bir adam tarafından yaralanmış, sevdiklerini kaybetmiş, bela mıknatısı diye adlandırılan, ünlü bir polis. Gece sürüngeni lakaplı, seri katili uzun zamandır yakalamaya çalışıyor. Yakalıyor da. Kanıtlar da var. Ama adam ben suçsuzum diyor. Sonrasındaysa bu katili kaçırıyorlar. Tina ve Sean’in yolu da bir kez daha kesişiyor böylece.

7 Ekim 2019 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 6 (DÜĞÜN,GÖSTERİŞ)



Bu haftanın tartışma konusu için düğünlerden yola çıktık. Söz, nişan, çeyiz alışverişi, kına gecesi, fotoğraf çekimleri, düğün salonları ve hepsinin arkasındaki şatafat düşkünlüğü… Ülkemizdeki düğün adetleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizin hayalinizdeki düğün nasıldır?

Merhaba :)
Bu haftanın konusu da gösteriş. Gösteriş yapanları sevemiyorum çok. Yaptığın şeyleri paylaşırsın, yemeklerini paylaşırsın, gezdiğin yerleri paylaşırsın tamam ben de yapıyorum bunları çok sık. Ama gösteriş olsun diye değil. O günkü yaptıklarımı çevremle paylaşmayı sevdiğim için paylaşıyorum. Bazıları bunu yanlış anlıyor. Kıskanıyorlar bazıları. Bazen nazar değiyor bana cidden. Ama yine de hayatta yaşadığım anları mutlu olduğum şeyleri paylaşmaktan geri duramıyorum.

Düğün gösterişi ise şu anlık bana uzak olan bir şey. Sevmiyorum çok abartılı şeyleri. Düğün yapmama daha çok var bence ama gösterişli düğün ev istemiyorum. Bana uyan, anlaşabildiğim hayırlı bir eş bulayım, eğlenebildiğim, çevremle birlikte en özel günümü paylaştığım bir düğün olsun yeter. Öyle abartılı şeye gerek yok. Bence mutlu olmak, samimi bir ortam daha önemli :)

Son zamanlarda moda oldu düğün, nişan, kına organizasyonu, konsepti falan filan. Her özel gün için süslü masalar, gösterişli magnetler hediyeler vs var. İnstagramda sürekli karşıma çıkıyor bu tarz şeyler. E haliyle herkes de çok gördüğü için özeniyor. Benim de olsun istiyor. Şunu da alalım, bunu da yapalım diyorlar. Sonra binlerce para dökülüyor. Sözü, nişanı, kınayı, düğünü, doğumgününü, baby showerları, bebek partilerini her şeyi yapıyorlar. En büyük kazancı da organizasyoncular alıyor tabi ;)

Bu tarz şeyler çoğaldıkça bence insanların açgözlülüğü de artıyor. Azla yetinmeyi bilmiyorlar. Mesela binlerce lira verip salon takımı alıyorlar, ama bir kez oturulmuyor. Onun yerine daha faydalı şeyler alınabilir. Kitap gibi ;)) ya da balayında daha iyi yere gidilebilir, daha çok şehir gezilebilir.

Fotoğraf çekimini severim. Dış mekanda çekilmesi güzel bir şey bence. Fazla abartılı sahte pozlar olmadan güzel bir manzara önünde fotoğraf çekinilebilir.

Çeyiz alışverişi de çok abartılıyor. Eskiden çeyizler görücüye açılırmış. Şimdilerde bu da biraz kalktı. Ama bence bu adet keyifli olabilir. Çok abartmadan çeyiz eşyaları alınıp en yakın çevreye gösterilse , gelinin heyecanını herkes yaşar bence. O eşyaların kullanılacağı zamanları hayal edip mutlu olurlar.

Şatafat, gösteriş çok oluyor artık dediğim gibi. Herkes elaleme bizim de bundanımız var diye hava atmak için alıyor her şeyi. Düğün salonları bütçeden fazlasına tutuluyor.

Bence herkes maddi durumuna göre düğün yapsa fena olmaz. O kadar gösterişle giyinip, evleniyorlar ki sonra da yıllarca borç ödeniyor. Bence o kadar borca girmeye gerek yok.

Mutluluğun yaşanabileceği, samimi bir ortam tutulsun, hoş bir gelinlik damatlık alınsın. Güzel yaşanılabilir uygun bir ev alınsın. Ona uygun eşyalar. Fazla borca girmeden, bütçeyi çok aşmadan..

Ha bir de ben ayrı ayrı söz nişan yapılmasını doğru bulmuyorum ya. Gereksiz gibi geliyor. Eğer ki düğüne çok zaman varsa yani 1 yıldan fazla falan o zaman tamam hadi yapılsın. Ama az zaman olup da her şeyi gösterişle yapayım diyenleri samimi bulmuyorum. 

Söz de yakın akraba içinde olmalı. Evde olmalı bence. Nişana gerek yok. Kına gecemi kadınlar arasında hamamönündeki uygun bir konakta yapmak isterim. Erkekler zaten dışarıda duruyor bizde genelde. Ayrıca bir de gelin hamamı yapmak isterim. Abartı fazla olmadan tabii ki. Sadece kuzenlerim, kardeşim ve sevdiğim arkadaşlarım gelsin diye. Eğlenceli olabilir bence. O zamanki durum bilir tabi. Düğünü de uygun fiyatlı geniş düzgün bir salonda yapmak isterim. Belki düğün bile olmaz sade nikah olur.

Bilemiyorum. Daha bunlar için erken. Şu an okul telaşındayım ;)

Bakım planları, vizeler, finaller, açıköğretim dersleri derken yoğun seneler var önümde. Eğer ki bunları hayırlısıyla tamamlarsam mesleğimi elime tam anlamıyla alırsam o zaman evlenmek isterim. Atanmadan önce evlenmek istemiyorum.

Herkese iyi haftalar dilerim.


Taha ve Edischar'a da teşekkürler :)
***
NOT: İlk haftanın konusu televizyondu onun hakkındaki yorumumu okumak için tıklayınız.

NOT: İkinci haftanın konusu küresel ısınma ve çevre kirliliğiydi. okumak için tıklayınız.


NOT: Üçüncü haftanın konusu yaşadığımız şehirlerdi. Ben Ankara'yı tanıttım. Okumak için tıklayınız.

NOT: Dördüncü haftanın konusu özgürlüktü. Okumak için tıklayınız.

NOT: Beşinci haftanın konusu mutluluk ve şükürdü. Okumak için tıklayınız.

6 Ekim 2019 Pazar

KALBİM PERA – BİROL İNAN



Yazar: Birol İnan

Yayınevi: Mona 
Sayfa Sayısı: 96
İlk Baskı Yılı: Temmuz 2019
***
KİTAP TANITIMI:
Sinan denize ve doğaya âşıktı. Haftanın üç dört günü balığa çıkardı, usta balıkçılardan tüm teknikleri öğrenmişti. Mercanları, çipuraları çekerken oltasını ahşap küpeşteye yaslar, denizin sesini dinler, balıkların güneşte parlayan renklerini incelerdi. Kırmızının tonlarının oynaştığı Menteş ve Karaburun yarımadasını seyretmek onu hayata bağlıyor, yaşam sevgisiyle dolduruyordu. Ancak hiç ummadığı bir anda karşısına çıkan bir sorun onu mavi özgürlüğüne daha da çok yaklaştıracaktı!
“Ben koymadım, Tanrı koydu bunu aklıma Alya. Merak etme, sadece altı buçuk ay sürecek. Zaten zaman denilen olgu gerçekten var mı, yok mu kim bilir? Zaman denizde belki kayar, bilinmez. Zihinde bir fikirse pekâlâ kayabilir. Peki, Hindistan’a varacak mıyım? Göreceğiz. Eğer zaman ortama göre değişiyorsa, senin ve benim bu sürede yaptıklarımızı konuşur, yaşadığımız zamanı kıyaslarız.”
***
KİTAP YORUMUM:


Merhaba :)

Bu kitabı yazar bana hediye olarak gönderdi. İmzalı hem de 😊

İlk kez bir yazardan imzalı kitabım oldu hem de hediye olarak geldi. Yazarımız Birol İNAN çok nazik birisi. Ben kitabı okuyan birisin gönderisine yorum atmıştım. Kitabı o kadar çok görüyordum ki instagramda. Bir göndermediği ben kaldım sanırım deyip yazarı etiketlemiştim. Kitabı merak ettiğimi de eklemiştim sanırım. Sonra yazar bana dm atmış. Adresimi istemiş. Çok şaşırdım yazımı ciddiye aldı diye. Öylesine yazmıştım çünkü. Göreceğini düşünmeden. Ama görmüş ve hiç ikiletmeden kitap göndereceğini yazmış. Kendisine buradan tekrar teşekkür ederim 😊

Kitap da elime ulaştı. Ayrıca bir tane adıma imzalı bir tane de imzasız gelmiş. İmzasız olanı çekilişle hediye edeceğim. Yakında başlatırım. Takipte kalın beni instagramdan :)

Kitabı özetlemek gerekirse konusu bir yolculuk hikayesi. Sonsuzluğa benzetilen denize çıkılmış bir yol var kitapta. Kitabın kapağını da çok sevdim. Huzur veriyor baktıkça. Denizi ben de çok severim. Mükemmel duruyor yani kapak. İlgi çekici

3 Ekim 2019 Perşembe

KUYUCAKLI YUSUF – SABAHATTİN ALİ



İlk Yayınlanma Tarihi: 1937

Yazar: Sabahattin Ali
Uyarlamalar: Kuyucaklı Yusuf (1985)
Yayınevi : Yapı Kredi Yayınları
***
KİTAP TANITIMI:
İlk Basımı 1937 yılında “Yeni Kitapçı” tarafından basılan roman, Sabahattin Ali’nin roman türünde ilk eseridir. Öykü yazarı olan Ali’nin bu eseri MEB Ortaöğretim 100 Temel Eser Listesinde yer almaktadır.
YKY tarafından ilk olarak 1999 yılında basılan roman günümüzde YKY (Yapı Kredi Yayınları) tarafından basılmaya devam edilmektedir. Kitabın editörlüğü Ayfer Tunç, yeni kapak tasarımı ise “Nahide Dikel” tarafından yapılmıştır.
1985 yılında Sinema filmine uyarlanan romanın filminde Talat Bulut, Derya Arbaş ve Ahmet Mekin’in rol almış, filmin yönetmenliğini ise “Feyzi Tuna” üstlenmiştir.
Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf’un olayı soruşturmak için Kuyucak’a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Edebiyat eleştirmenlerine göre Yusuf karakteri, köyden şehre göç edip şehir hayatına uyum sağlayamayan insan tipinin habercisi olarak değerlendirilmektedir.

KİTAP YORUMUM:


Merhaba arkadaşlar 😃

Kitabı geçen dönem okudum ancak yorumunu giremedim.

Sabahattin Ali’nin tarzını seviyorum. Yazdıkları yüreğe dokunuyor. Sevgiler çok naif, karakterler bizden. Bu kitabında ise Aydın’ın Kuyucak köyündeki Yusuf’un hikayesini anlatıyor. Kitap Yusuf’un anne babasının öldürülmesiyle başlıyor. Oraya gelen kaymakam Salahattin Bey, Yusuf’un haline acır ve onu evine alır. 

Yusuf, hiç bilmediği bir yere gider. Oradaki insanlar kendi ailesi ve çevresindekiler gibi değildir. İnsanlar fenadır. Yusuf onlara uzun zaman alışamaz hatta hiç…

Yusuf çok naiftir. Kitabın arkasında da yazıyor ya en romantik karakter diye. Ama bence romantiklikten ziyade çok saf bir karakter. Herkes Yusuf’u kandırır. Çok sevdiği karısı bile.

Salahattin Bey’in karısı Şahinde Yusuf’u hiç sevmez. Bir de onların kızları Muazzez vardır. Yusuf ve Muazzez çok iyi anlaşırlar.

Gel zaman git zaman Yusuf büyür. Yusuf şehirlilerin tavırlarına daha alışamamıştır. Çok saf ve masum düşünmeye devam eder. Ama insanlar dediğim gibi fesat, kindar, yalancıdırlar. Yusuf’un masumluğunu kullanırlar.
Muazzez’in evlenme çağı gelince biri onu ister. Ama Yusuf’un içi rahat değildir. O kişiyi gözü tutmaz, bir yandan da içinde anlam veremediği sıkıntı vardır. Muazzez, Yusuf’la konuşmaya çalışır ama Yusuf ondan kaçar.

Sonra bir şekilde konuşurlar ve iki genç de birbirini çok sevdiklerini fark ederler. Evlenirler. İstedikleri tek şey birlikte yaşamaktır. Bir süre her şey yolunda gider ancak sonra ortalık karışır. 👇
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...