Bu
haftanın tartışma konusu için düğünlerden yola çıktık. Söz,
nişan, çeyiz alışverişi, kına gecesi, fotoğraf çekimleri, düğün salonları ve
hepsinin arkasındaki şatafat düşkünlüğü… Ülkemizdeki düğün adetleri hakkında
neler düşünüyorsunuz? Sizin hayalinizdeki düğün nasıldır?
Merhaba
:)
Bu
haftanın konusu da gösteriş. Gösteriş yapanları sevemiyorum çok. Yaptığın şeyleri
paylaşırsın, yemeklerini paylaşırsın, gezdiğin yerleri paylaşırsın tamam ben de
yapıyorum bunları çok sık. Ama gösteriş olsun diye değil. O günkü yaptıklarımı
çevremle paylaşmayı sevdiğim için paylaşıyorum. Bazıları bunu yanlış anlıyor. Kıskanıyorlar
bazıları. Bazen nazar değiyor bana cidden. Ama yine de hayatta yaşadığım anları
mutlu olduğum şeyleri paylaşmaktan geri duramıyorum.
Düğün
gösterişi ise şu anlık bana uzak olan bir şey. Sevmiyorum çok abartılı şeyleri.
Düğün yapmama daha çok var bence ama gösterişli düğün ev istemiyorum. Bana uyan,
anlaşabildiğim hayırlı bir eş bulayım, eğlenebildiğim, çevremle birlikte en
özel günümü paylaştığım bir düğün olsun yeter. Öyle abartılı şeye gerek yok. Bence mutlu olmak, samimi bir ortam daha önemli :)
Son
zamanlarda moda oldu düğün, nişan, kına organizasyonu, konsepti falan filan. Her
özel gün için süslü masalar, gösterişli magnetler hediyeler vs var. İnstagramda
sürekli karşıma çıkıyor bu tarz şeyler. E haliyle herkes de çok gördüğü için
özeniyor. Benim de olsun istiyor. Şunu da alalım, bunu da yapalım diyorlar. Sonra
binlerce para dökülüyor. Sözü, nişanı, kınayı, düğünü, doğumgününü, baby
showerları, bebek partilerini her şeyi yapıyorlar. En büyük kazancı da
organizasyoncular alıyor tabi ;)
Bu
tarz şeyler çoğaldıkça bence insanların açgözlülüğü de artıyor. Azla yetinmeyi
bilmiyorlar. Mesela binlerce lira verip salon takımı alıyorlar, ama bir kez oturulmuyor.
Onun yerine daha faydalı şeyler alınabilir. Kitap gibi ;)) ya da balayında daha
iyi yere gidilebilir, daha çok şehir gezilebilir.
Fotoğraf
çekimini severim. Dış mekanda çekilmesi güzel bir şey bence. Fazla abartılı
sahte pozlar olmadan güzel bir manzara önünde fotoğraf çekinilebilir.
Çeyiz
alışverişi de çok abartılıyor. Eskiden çeyizler görücüye açılırmış. Şimdilerde bu
da biraz kalktı. Ama bence bu adet keyifli olabilir. Çok abartmadan çeyiz eşyaları
alınıp en yakın çevreye gösterilse , gelinin heyecanını herkes yaşar bence. O eşyaların
kullanılacağı zamanları hayal edip mutlu olurlar.
Şatafat,
gösteriş çok oluyor artık dediğim gibi. Herkes elaleme bizim de bundanımız var
diye hava atmak için alıyor her şeyi. Düğün salonları bütçeden fazlasına
tutuluyor.
Bence
herkes maddi durumuna göre düğün yapsa fena olmaz. O kadar gösterişle giyinip,
evleniyorlar ki sonra da yıllarca borç ödeniyor. Bence o kadar borca girmeye
gerek yok.
Mutluluğun
yaşanabileceği, samimi bir ortam tutulsun, hoş bir gelinlik damatlık alınsın. Güzel
yaşanılabilir uygun bir ev alınsın. Ona uygun eşyalar. Fazla borca girmeden,
bütçeyi çok aşmadan..
Ha
bir de ben ayrı ayrı söz nişan yapılmasını doğru bulmuyorum ya. Gereksiz gibi
geliyor. Eğer ki düğüne çok zaman varsa yani 1 yıldan fazla falan o zaman tamam
hadi yapılsın. Ama az zaman olup da her şeyi gösterişle yapayım diyenleri
samimi bulmuyorum.
Söz de yakın akraba içinde olmalı. Evde olmalı bence. Nişana
gerek yok. Kına gecemi kadınlar arasında hamamönündeki uygun bir konakta yapmak
isterim. Erkekler zaten dışarıda duruyor bizde genelde. Ayrıca bir de gelin hamamı yapmak isterim. Abartı fazla olmadan tabii ki. Sadece kuzenlerim, kardeşim ve sevdiğim arkadaşlarım gelsin diye. Eğlenceli olabilir bence. O zamanki durum bilir tabi. Düğünü de uygun fiyatlı
geniş düzgün bir salonda yapmak isterim. Belki düğün bile olmaz sade nikah
olur.
Bilemiyorum.
Daha bunlar için erken. Şu an okul telaşındayım ;)
Bakım
planları, vizeler, finaller, açıköğretim dersleri derken yoğun seneler var
önümde. Eğer ki bunları hayırlısıyla tamamlarsam mesleğimi elime tam anlamıyla
alırsam o zaman evlenmek isterim. Atanmadan önce evlenmek istemiyorum.
Herkese iyi haftalar dilerim.
NOT: İlk haftanın konusu televizyondu onun hakkındaki yorumumu okumak için tıklayınız.
NOT: İkinci haftanın konusu küresel ısınma ve çevre kirliliğiydi. okumak için tıklayınız.
NOT: Üçüncü haftanın konusu yaşadığımız şehirlerdi. Ben Ankara'yı tanıttım. Okumak için tıklayınız.
NOT: Dördüncü haftanın konusu özgürlüktü. Okumak için tıklayınız.
NOT: Beşinci haftanın konusu mutluluk ve şükürdü. Okumak için tıklayınız.