19 Eylül 2015 Cumartesi

FİLM YORUMU // GE(N)Ç ÇIRAKLAR (2013)


Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013
Orijinal adı: The Internship
Yönetmen: Shawn Levy
Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Dylan O’brien
Tür: Komedi
Ülke: ABD

TANITIM:

Billy ve Nick bir şirketin pazarlama departmanında çalışan ve dijital dünyanın yeniliklerine ayak uydurmakta zorlanan iki pazarlama elemanıdır. Nihayetinde beklenen olur ve işlerinden kovulurlar. İşsizlik sorunuyla baş etmeye çalışan ikili, bir plan yaparak medya devi Google'ın stajyerlik pozisyonlarına başvuruda bulunurlar. Mülakata ve eğitim programına yoğun bir başvuru olmaktadır ve başvurada bulunanların küçük bir kısmı, sadece bu konuda çok zeki olanlar kabul edilmektedir. 

Başvuruda bulunanlarla karşı karşıya gelen ikili, eğitim programındaki herkesin yarı yaşlarındaki gençler olduğunu ve hepsinin alanında uzman olduğunu fark eder. Kendi farklarını ve tecrübelerini kanıtlamaya çalışırlar ve kıyasıya bir rekabet başlar. Dahası Billy ve Nick bu süreçte birbirleriyle de rekabet etmek zorunda kalır.

Komedi türündeki filmin başrollerini Owen Wilson ve Vince Vaughn paylaşırken, yönetmenliğini en son Çelik Yumruklar'a imza atmış olan Shawn Levy üstleniyor.
YORUMUM:

Az önce “Ge(n)ç Çıraklar”ı izledim ve gerçekten çok eğlenceliydi, çok öğreticiydi. Yani ben sadece basit bir komedi bekliyordum galiba. Ama sadece o değilmiş. Film bize takım ruhunun, birlikte bir şeyler başarmanın ne kadar önemli olduğunu da öğretiyormuş aynı zamanda…

Billy ve Nick bir şirketin pazarlama departmanında çalışan ve teknolojiden uzak duran belli bir yaşa gelmiş iki yakın arkadaş.

Bir gün onları işten kovuyorlar ya da çalıştıkları şirket batıyor tam emin değilim. Başlarında tam konsantre olmamıştım ve film sürekli takılıp duruyordu. O yüzden bazı sahnelerini tam izleyemedim. Ama film harika. Güzel vakit geçirmemi sağladı. Yani tamam muhteşem bir film değil belki ama güzel bir film. İzlenebilir düzeyde.

14 Eylül 2015 Pazartesi

BÖĞÜRTLEN KIŞI - SARAH JIO


Yazar: Sarah Jio
Orjinal Adı: Blackberry Winter
Çevirmen: Duygu Parsadan
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Türü: Duygusal, Romantik
Sayfa Sayısı: 360
Baskı Yılı: 2013
TANITIM BÜLTENİ:
"Canım Daniel'ım,

Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."

Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.

Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…

Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.

YORUMUM:

Sarah Jio’nun ikinci kitabı ve bu sefer annelik duygusuna değinmiş. Kitap bizi çocuğunu kazada kaybeden ve çocuğu elinden alınan iki annenin yüreğinin derinliklerine götürüyor…

Kitabı çok önceden okudum yani yeni çıktığı zamanlarda ve yorumunu yazın yaparım demiştim. Tabi yaz bitti ben ancak yazıyorum o ayrı mesele :) Yazın ne kitap okumak ne de yorum yazmak geliyor içimden. Evet bolca vaktim var ama yazmak için istek olmuyor içimde. Ben de istek geldiğinde hemen yazmaya başlıyorum. Tıpkı şimdiki gibi. Çünkü bu istediğim zamanlarda çok kısa oluyor maalesef :(

Kitabın başında yazar Türk okurlarına teşekkür eden bir yazı yazmış. Ona da ayrı sevindim. Zaten yazar Arkadya’nın kapaklarının kitaplarına çok yakıştığını da söylemiş sanırım. Evet o röportajın linki burada:

Kitapta geçmişte anlatılan karakter Vera’nın, 1933 yılının karlı bir mayıs akşamında oğlu kayboluyor. Şimdiki zamanda ise gazete muhabiri Claire’in ağzından anlatılır. Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır ve bu inanılmaz olaya “Böğürtlen Kışı” denmektedir. 

12 Eylül 2015 Cumartesi

DİZİ YORUMUM // PERSON OF INTEREST (POI)


Tür: Gerilim, Suç, Drama, Bilim Kurgu
İlk bölüm yayın tarihi: 22 Eylül 2011
Tema şarkısı: Person of Interest Theme Song
Kanal: CBS
Yazarlar: Jonathan Nolan, David Slack, Patrick Harbinson, Dan Dietz
Ana Yapımcı: J. J. Abrams, Bryan Burk, David Semel, Richard J. Lewis
Oyuncular: James Caviezel, Michael Emerson, Kevin Chapman, Amy Acker, Sarah Shahi, Taraji P. Henson
Ana karakterler: Harold Finch • John Reese • Jocelyn "Joss" Carter • Lionel Fusco • Sameen Shaw • Root
Yinelenen karakterler: Zoe Morgan • Nathan Ingram • Jessica Arndt • Grace Hendricks • Anthony Marconi • Leon Tao • Nicholas Donnelly • Arthur Claypool
Carl Elias'ın çetesi: Carl Elias Anthony Marconi Bruce Moran
The Brotherhood: Dominic
Decima Technologies: John Greer Jeremy Lambert
Yapay Zekalar: The Machine Samaritan


AÇILIŞ KONUŞMASI:

İzleniyorsunuz… Devletin gizli bir sistemi var. Sizi günün her saati, her dakikası izleyen bir makine. Biliyorum, çünkü ben tasarladım. Makineyi terör olaylarını saptaması için tasarladım, ama makine her şeyi görüyor. Sıradan insanların bulaştığı vahşi suçları; sizin bizim gibi insanların bulaştığı, devletin “alakasız” olarak nitelendirdiği suçları. Onlar bu konuda bir şey yapmayacaklardı. Ben de kendim yapmaya karar verdim. Ama bir ortağa ihtiyacım vardı. Müdahele etme yetkisi olan birine. Yetkililer tarafından arandığımızdan gizli çalışıyoruz. Bizi asla bulamazsınız. Ama ister kurban ister fail olun, eğer numaranız varsa... biz sizi buluruz.    
-Harold Finch-
                                     (The Machine sembolü)
Konu:

13 Ocak 2001'de Harold Finch (Michael Emerson) ve iş arkadaşı Nathan Ingram (Brett Cullen), her insanı kameralarla izleyip dinleyerek önceden planlanmış terör saldırılarını tespit edebilen bir yapay zeka sistemi inşa ederler. Bu sistem Harold Finch tarafından Makine olarak adlandırır. Makine, saldırıları ilgili ve ilgisiz olarak ikiye ayırır. İlgili, hükümete karşı olan tehdit, ilgisiz olanlar ise sivil halka karşı tehdit olarak gruplandırılmıştır. Makine bu kişilerin sadece sosyal güvenlik numaralarını şifreli bir şekilde gönderir, numaralar gönderildikten sonra bu kişi veya kişilerin suçlu veya kurban oldukları belli değildir. Sadece Makine bu kişilerin izlenmesi gerektiğini bildirir. Sistem tamamlandığında Nathan Ingram Tarafından ABD Hükümetine 1 Dolara satılır. İlgisiz liste sistemde sadece 24 saat kalır 24 saat geçtikten sonra bu kişi veya kişiler sistemden silinir. Harold bu sistemi kapatır ancak Nathan Ingram, Harold'dan habersiz sistemde bir arka kapı açar ve ilgisiz listeyi tekrar kurar, gelen numaralarla ilgilenirken Harold bu durumu fark eder, işte burdan sonra Finch hayatının dönüm noktasını yaşar ve alakasız numaralarla ilgilenmeye başlar. Dizi her gün bir kişiyi kurtarması için Finch’in eski CIA ajanı John Reese'e (James Caviezel) iş teklif etmesiyle başlar. (KAYNAK: VİKİPEDİ) 

NOT: Yorumum ve koyduğum resimler biraz spoiler olabilir. O yüzden diziyi izlemeyenler, ya da daha 3.sezona gelmeyenler fazla incelemeyin.
(Makinedeki sınıflandırma)
YORUMUM:

POI, gerek kurgusu, gerek karakterleri, gerekse bize verdiği dersler bakımından muhteşem olan sayılı dizilerden. Dizinin kurgusu karışık, çünkü sadece tek bir tema yok ama yapay zekadan yola çıkılarak konusu oluşturulmuş. 
Bir adam yapay zeka üretiyor.Insanları gözlüyor, öğreniyor ve daha pek çok şey yapiyor makine. Makineyi Finch yapmış ve asıl amaci büyük katliamlar yapacak insanlari onceden tahmin etmek. Yani makine insanlari alakali ve alakasiz olarak ayırıyor. Alakasiz olanlar terör suçları değil de ufak çaplı suçla ilgili olan insanlar. Alakalı kısmını devlet ele geçiriyor tabi. Finch zengin oluyor. Ama alakasız kısmı önemsemeyince bir yakınını kaybediyor. Önceden fark etse belki kurtarabilirdi. Ayrica bazi şeyler yüzünden kendisi de ölmüş gibi yaşamak zorunda.Sonradan yan kapı açıp alakasız insanları öğreniyor ve onlari kurtarmak için harekete geciyor. Reese'i ikna ediyor. Ortaklık başlıyor. 

Şimdi diziyi sezon sezon kısaca inceleyeceğim :)

9 Eylül 2015 Çarşamba

ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ

Şu an Türk milletinin yüreği kan ağlıyor.

Çünkü analar evlatlarının boynuna sarılmak yerine al bayraklı tabutuna sarılıyor. İçleri kan ağlarken teröristlere eğlence çıkmasın diye acısını yaşayamıyor...

Babalar evlatlarının asker olmasının gururunu yaşarken bir gün şehit haberi geliyor. Yıkılmaz sanılan dağ gibi adamlar sessizce gözyaşı döküyor...

Ama yine de umut var. Bizim askerlerimiz ölünce Allah katında en yüksek mertebelerden olan "Şehitliğe" yükseliyor...

Allah Şehitlerimize rahmet eylesin, ana babalarına sabır versin, eşleri ve çocuklarına merhamet etsin inşallah.



Gazilerimize Şafi isminin en büyük tecellisiyle bolca şifa versin inşallah. Onlar fiziki olarak iyileşseler bile hayatları boyunca omuz omuza vatan için savaştığı arkadaşlarının ölümünü unutamayacak. Kan göllerini unutamayacak. Belki de onlar can verirken ben neden yaşıyorum diye kendilerini suçlayacaklar. Bunlar kolay hazmedilecek şeyler değil. Allah Gazilerimize bolca sabır versin. Yaşadıklarına dayanma gücü versin.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...