30 Eylül 2019 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 5 (MUTLULUK)



Hayatınızda sevdiğiniz ve şükrettiğiniz şeyler, sizi gün içerisinde mutlu eden küçük detaylar nelerdir?

Merhaba :) bu haftaki konu da çok tatlış olmuş.

Hayatta şükrettiğim en önemli şey sağlığım. Hele ki yaşadığım staj anılarımdan sonra bunun önemini daha çok fark ettim. Bir insan kendi başına nefes alıp, işlerini kendi halledebiliyorsa şükretmesi için bir sürü sebebi var demektir.

Hayatımda sevdiğim en önemli şey ailem :) sonra kitaplarım, dizilerim, arkadaşlarım…

28 Eylül 2019 Cumartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 4 (ÖZGÜRLÜK)



Özgür olduğunuzu düşünüyor musunuz? Özgürlük sizin için ne anlam ifade ediyor? Size göre özgür olmanın sınırı nedir?

Biraz geç kaldım sanırım yazmak için ama vaktim olmadı. Bu hafta çok yoğundurm. Stajlarım vardı, dersler vardı ve bir de hastane randevularım. Takip edenler bilir 2 yıldır insülin direnci vardı bende. Diyabet hastası olacaktım neredeyse. Olmayım diye direndim 2 yıldır, diyetler yaptım ilaçlar kullandım. Bu hafta sonunda iyileştiğimi öğrendim. Artık iyiymişim. İlaçları bıraktım. Tabi aileden gelen bir genetik yatkınlık var. O yüzden ömrüm boyunca dikkat etmem gerek. Kilo almamam, hareketsiz kalmamam gerek. 75 kilodan 58 e düştüm. 2 yıldır bayağı çabaladım ve sonunda özgürüm :)

Tam da bu haftanın konusuna uymuş. Bence özgürlük istediğimizi yapabilmek demek. Tabi başkalarının hakkına girmeden. İlkokul öğretmenimiz şöyle demişti: “Sizin özgürlüğünüz, başkasının hakkının başladığı yerde biter.”

1984 – GEORGE ORWELL


 

Yazar: George Orwell

Çevirmen: Celal Üster
Yayınevi :Can Yayınları - Dünya Klasikleri Dizisi
Sayfa sayısı: 328
Karakterler: Büyük Birader, Winston Smith, Julia, Emmanuel Goldstein, O'Brien, Syme
Türler: Bilim Kurgu, Sosyal Bilim Kurgu, Distopik Kurgu, Politik Kurgu
İlk Yayınlanma Tarihi: 8 Haziran 1949

KİTABIN TANITIMI:
İngiliz yazar George Orwell’in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi”, “101 Numaralı Oda”, “2+2=5” gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lugâtına dahil etmiştir. George Orwell kitapları arasında en çok bilinen eserdir.
Romanın adı “Avrupa’daki Son Adam” ismiyle yayımlanmak istenmiştir fakat Orwell’ın yayıncısı başarılı bir pazarlama stratejisiyle kitabın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört olarak değiştirmiştir.
Roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir.
George Orwell 1984 kitap özeti kısaca belirtilmek gerekirse romanın dünyası üç ayrı rejimle yönetilmektedir: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya... Sovyetler Birliği’ni andıran Okyanusya, düşünmeden itaat eden  ve Büyük Birader adında birine bağlılıkları olan halkın yaşadığı devlettir. Toplumdaki tüm insanların hareketleri, düşünceleri ve davranışları izlenmektedir. Bir yeraltı örgütü olan muhalif özellikteki Kardeşlik ve bu örgütün lideri Goldstein, bu toplumun düşmanı olarak görülür. Romanın baş karakteri Winston’ın çeşitli olaylara dahil olmasıyla roman, okuyucuların akıllarında birtakım soru işareti bırakacaktır: Büyük Birader ve Goldstein gerçekten yaşıyorlar mıdır?
Can Yayınları’yla özdeşleşmiş kitaplardan biri olan 1984, Utku Lomlu’nun minimalist kapak çalışmasıyla günden güne artan bir okuyucu kitlesi edinmektedir. Eserin tercümesinde Hayvan Çifliği’nde olduğu gibi yine Celal Üster yer almaktadır.
Eser, her ne kadar Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı eseri ile birlikte distopik roman alanında en iyi bilinen kitaplar olsa da distopya türünün yaratıcısı Rus yazar Yevgeni Zamyatin’dir ve yazarın kitabı “Biz” (1920); 1984’ün, Cesur Yeni Dünya’nın ve Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler adlı eserinin ilham kaynağıdır.

KİTAP YORUMUM:


Merhaba :)

Hayat nasıl gidiyor? Benim üniversite başladı, ilk haftayı hızlıca devirdik bile. Artık daha çok uyumluyum, daha çok insan tanıyorum, meslek bilincim oluşmaya başladı. Hatta Türk Hemşireler Derneği Öğrenci Komisyonu Ankara Üniversitesi temsilciliğine katıldım geçen dönem. Onun bu yılki ilk yönetim toplantısını gerçekleştirdik. Çok güzel işler yapacağız. İnstagram sayfamızı da takip edebilirsiniz. Özellikle hemşireler takip etmeli :)


Kitaba gelirsek, yorumunu yazarken zorlanacağım sanırım. Böyle ünlü olmuş ve çok düşünülmesi gereken kitapların yorumunu yazarken zorlanıyorum. Cesur Yeni Dünya yorumunu da yazmıştım. Onda da öyle oldu. Kitabın bana hissettirdiklerini ve okurken düşündüğüm şeyleri yazıyorum hepsi benim görüşüm yani.

Kitapta, baskıcı bir rejim var. Parti denilen bir sistem var, sürekli çarpıtılan değiştirilen haberler var, her daim izleyen büyük birader var, özgürlüğün imkansız olduğu bir düzen var, aşık olmanın, sorgulamanın yasak olduğu bir dünya ve  hatta düşünce suçu bile var.

Parti’nin sloganı:
SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR.


Kitabın ana kahramanı Winston. Winston’ın şüpheleri var sistem hakkında ve bunu saklamaya çalışıyor. Her distopyada olduğu gibi karşı çıkılan bir sistem bu. Ama başkaldıran çok az. Herkes büyük biraderden korkuyor, onun her daim izlediğini biliyor. Düşüncede bile karşı çıkmak, en ufak memnuniyetsiz mimik o kişinin ceza almasına sebebiyet veriyor.

20 Eylül 2019 Cuma

DİZİ YORUMUM // THE X-FİLES (2.SEZON)



Bölüm Sayısı: 25

Bölüm süresi: 42 Dk
Yayın Tarihi: 16 Eylül 1994
Yapıldığı ülke: Amerika Birleşik Devletleri
Yönetmen: Chris Carter
Oyuncular: David Duchovny, Gillian Anderson
TÜR: Fantastik, Polisiye

***
Merhaba :)

Dizinin her sezonunu kendi çapımda yorumlayacağımı söylemiştim. Şimdi dizinin 2.sezonunun yorumuyla geldim. İlk sezon yorumumu ve dizinin tanıtımını okumak için tıklayınız :)

Dizi paranormal olayları içeriyor. Bilimkurgu ve polisiye dizisi. Güzel bir ikili oluşturuyor bu türler.

2.sezonu çok çabuk bitirdim. Yorumumu yazıp öyle 3.sezona başlamak istedim ama olaylar heyecanlı gidiyordu. Yorumu sonra yazarım deyip 3.sezona başladım bile.

Bu sezon da ilginç olaylar vardı. Ama daha çok büyü yüzünden kaynaklanan olaylar vardı. Tuhaf şeyler çoktu. Mantarlardan kaynaklanan hastalıklar, büyü etkisinde olan şeyler, ruhlar yüzünden olan olaylar, hızlı yaşlanma belirtileri, kaçırılmalar, biçim değiştirmiş solucan, telepatik gücü olanlar, psişik gücü olanlar, dini ögeler, klonlar, hayalet hayvanlar, yeni bir konak arayan küçük kardeş, gölgesi kara delik olan insan.. gibi pek çok ilginç ve tuhaf şeylere değindi bu sezon.


Geçen sezon olan şeyler yüzünden x files bölümü kapatılmıştı. Mulder ve Scully farklı bölümlere transfer edilmişti. Birbirlerini görmezden gelmeye çalışıyorlardı. Yan yana görülmelerinin iyi olmayacağını düşünüyorlardı. Yine de kısa zaman ayrı durdular sonradan olaylar onları bağladı.

Mulder’a çok üzüldüm o kadar garip bir durumdaydı ki. Hayatta en çok inandığı şeyi bulmaya yaklaşmışken bir anda her şey başa dönmüştü. 

Gerçeği aramaya devam etmek için gereken gücü bulmakta zorlanıyordu. İlk başlarda Mulder pes etmişken Scully ona tekrar güç verdi.

16 Eylül 2019 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 3 (ANKARA)




Yaşadığınız şehrin sevdiğiniz ve sizi oraya bağlayan özellikleri nelerdir? Şehrinizde gitmeyi tercih ettiğiniz yerleri, meşhur yemekleri ve bir gün uğrarsak bize önerebileceğiniz aktiviteleri tanıtır mısınız?

Ben Ankara’da yaşıyorum. Ankara’yı seviyorum, düzenli bir yapısı var, ulaşım iyi, kalabalık evet ama yine de güzel şehirlerden biri. Anadolu’nun göbeğinde. Zaten Atatürk de bu yüzden burayı başkent seçmiş ya.

Ankara deyince herkesin aklına Anıtkabir gelir. Yarın da uyum programında görevli olduğum için orayı ziyaret edeceğim. Tandoğan’daki kampüsten Anıtkabir’e binlerce Ankara Üniversitesi öğrencisi olarak yürüyüş yapacağız.


Meclisler ve siyaset de akla gelen ilk şeylerden tabi. Özellikle seçim zamanı Kızılay, Sıhhiye gibi yerler felaket karışık oluyor. O zamanlarda sevmiyorum şehri, çünkü siyaset sevmem.  Kızılay’da en ünlü yer Güvenpark tabii. Oraya da şöyle gidip oturabilirsiniz.

Eski meclis ziyaret edilebilir. Yeri gelmişken söyleyim.


Hamamönü, restore edilmiş tarihi evlerin olduğu güzel bir yer. Kafeleri de çok iyi, sakin, kaliteli. Orada herkes birbirine hocam diye hitap eder ;) okul çıkışlarında veya arkadaşlarla buluşmaya oraya çok gittim. Oraya gitmişken Tacettin Dergahı’na uğramayı unutmayın. Mehmet Akif Ersoy’un evi orada.

Altınköy Açık Hava Müzesi’ne de gidin. Orası büyük bir yer. Vaktinizi alır ona göre ayarlarsınız. Ankara'da köy havası bulacaksınız orada. Çok şirin bir yer.


Kızılay kalabalık ve rahatsız edici bana göre. Ama aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Karanfil sokağı severim. Kitapçılar çok var. Olgunlar da öyle. Kızılay’a alışveriş için gidebilirsiniz ya da kafeleri için.

Sıhhiye Ulus gibi yerleri sevmiyorum oralar tuhaf geliyor pek tekin değil sanki. Sevemedim bir türlü.

Tunalı Hilmi Caddesi & Kuğulu Park’a da gidebilirsiniz. Alışveriş ve dinlenme için belki. Ben pek uğramıyorum oralara. Bahçelievler’de de güzel kafeler varmış oralara gidebilirsiniz.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni kesinlikle görmelisiniz. Eski çağlardan bir sürü şey var. Müze gezmeyi severler kaçırmasın :) oraya gittiyseniz Ankara Kalesi’nin en yukarısına çıkıp tüm Ankara manzarasına bakmayı ve fotoğraf çekilmeyi de unutmayın derim :)

Etnografya müzesini de gezin. Keçiören’de de Estergon kalesi var. Oralara bakın. Teleferikle dolaşın. Keçiören güzel yer çok parkı var.


Hacı Bayram Cami, Kocatepe Cami’yi gezmeden olmaz. Oraların atmosferini de tadın.

Ulucanlar Cezaevi’ne de bakın. Müzeye çevrildi tabii şimdilerde. Ürkütücü ve hüzünlü bir yer. İnsanı çok etkiliyor. Ulucanlar’da çekilmiş Uçurtmayı Vurmasınlar filmini de izlemeyi unutmayın sonra.

Gençlik Parkı’na da eğlenmek için gidilebilir.


Mogan Gölü, Mavi Göl, 50.yıl parkı, Göksu Parkı’na piknik için gidilebilir. 50.yılda mangal yakmak yasak, tüp götürüp öyle yemek pişirebilirsiniz. Piknik yerleri iyi ama keşke daha bakımlı olsaa. Bize mavi göl daha yakın o yüzden genelde oralara gideriz.

Dikmen Vadisi’ne gidebilirsiniz.
(Bunu kendim çektim. Yer Mavi Göl.)

Alışveriş, müze açısından çok çeşitli bir yer Ankara. Netten araştırınca birçok özel ve devlet müzesi bulabilirsiniz. Gittiklerimi yazdım ben ama daha çok yer var. Alışveriş için de bir sürü mekan avm var. Tiyatro ve sinema için de çok yeri var.
Ankara, gri bir şehir. Fazla mutlu da etmez, üzgün de. Arada bir yer. 

Yaşamak iyi mi evet düzenli çoğu yere göre. Düzenli yerleri severim. Hayat pahalı ama. İnsanları soğuk, ciddi, umursamaz ve hayattan bıkmış. Çünkü bilirsiniz büyük şehir insanı yalnızlaştırıyor. 

Ben Ankara’ya kendi çapımda yalnızlıklar şehri derim. Mutsuz olunca daha da çok anlıyorsunuz yalnızlığı. Herkes kendi derdinde çünkü. Çünkü çok kalabalık, çünkü yeşillik az, doğadan uzak, gri ve beton arasında bir yer.

Yine de seviyorum. Neden bilemem. Ömrüm boyunca burada yaşadığım içindir belki de.

Gezmeyi severim ama. Yılda bir kez de olsa buradan uzaklaşmak iyi geliyor. İnsanlarından, trafiğinden, gürültüsünden, ciddiyetinden, griliğinden. 
O yüzden yaz aylarına doğru o soğuk kışı atlatınca bir an önce tatile gitmeyi beklerim. Ankara’ya dönünce de insanın ne olursa olsun evinden fazla uzak kalamayacağını tekrar anlarım. Evim burası çünkü. İster istemez özlüyorum.

Ankara'da gezilecek yer yok diyenlere gelsin bu yazım. Bir sürü yer var ama biz bilmiyoruz. Netten bakın mutlaka. Araştırıp plan yapın gezin. 


Kısaca Ankara'da isteyene kültür sanat etkinlikleri ve yerleri çok var sadece bakılacak yerleri bilmelisiniz. Aktivite ve özel yemekleri bilemiyorum öyle ünlü olmuş bir şeyi yok galiba. Ankara'nın uzak ilçelerinden Kızılcahamam, Beypazarı, Çamlıdere de güzeldir. Vaktiniz olursa gezin. Ben Kızılcahamam a çok gittim. Önce Soğuksu Milli Parkı'nda piknik yaparız, akşam da belediyenin büyük kaplıcasında özel aile odası tutup hamama gireriz. Mis gibi rahatlatan aktivite bu bence :))

Elmadağ'a da kayak için gidiyorlar. Ben hiç gitmedim. Eymir Gölü var herkes seviyor ama gidemedim bir türlü.

NOT: Fotoğraflar alıntıdır. İsmim yazan fotoğraf bana aittir.

***Etkinlik için  Taha Akkurt'a ve Edischar'a teşekkür ederim. Ne zamandır gezi yazısı yazmak istiyordum. Böyle bir etkinlikle yazmış bulundum. Acemi bir yazı ama idare edin :)

NOT: İlk haftanın konusu televizyondu onun hakkındaki yorumumu okumak için tıklayınız.

NOT: İkinci haftanın konusu küresel ısınma ve çevre kirliliğiydi. okumak için tıklayınız.


14 Eylül 2019 Cumartesi

KUTUDAKİ CANAVAR – RUTH RENDELL



Yazar: Ruth Rendell

Çevirmen: Yeşim Seber
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 248
Baskı Yılı: 2011
TÜR: POLİSİYE

KİTABIN TANITIMI:
Polisiye-gerilim edebiyatının kraliçesi Ruth Rendell'dan gerilimin doruğunda bir roman…
"Bir daha asla bir saplantının kendisini yönetmesine izin vermeyeceğine karar vermişti. Henüz zihinlerimizde barınan acayipliklerin öyle kolay kolay alt edilemeyeceğinin ve baskı altında tutulamayacağının farkında değildi. Nihayetinde, Targo'yu hayatının yarısı boyunca saplantı haline getiren kendisi değil miydi?"
Polisiye-gerilim edebiyatının kraliçesi Ruth Rendell'dan polis müfettişi Reginald Wexford'un serüvenlerine veda romanı. Kahramanımız emekliye ayrılıyor. Ayrılmadan önce de gerilim doruğa tırmanıyor…
Kutudaki Canavar, Wexford ve yıllardır peşinde olduğu gizemli Eric Targo'yu, son kez karşı karşıya getiriyor. O, "aşağılık bir sürüngen" olabilir ama gerçekten bir seri katil mi?
***
KİTAP YORUMUM:
Önceki yazılarımda belirttiğim gibi kenarda kalmış unuttuğum yorumlarımı bloga geçiriyorum. Birkaç tane varmış. Şah MatKayıp Sembol  , Çalıkuşu , Peter Pan Ölmeli yorumlarımı  okuyabilirsiniz tıklayıp. 


Yazarın okuduğum ilk kitabı. İngiliz polisiye gerilim yazarı. Pek çok ödülü var. Bazı kitaplarında Barbara Vine takma adını kullanmış.

Reginold Wexford serisinin son kitabıymış bu. Yani son okumam gereken kitabı ilk okumuşum 😄 yine de anladım, sanırım kitaplar bağlantısız. Başkarakteri aynı olaylar farklı.

Kitaba alışana kadar çok zorlandım. Geçmiş ve şimdiki zaman anlatılıyordu. Karışık olmuştu. Yan karakterlere de ısınamadım. Onlar hakkında fazla bilgi yoktu.

Kitaba başlarken fazla beklentim yoktu ama yine de hayal kırıklığına uğradım gibi 😩

Kitabın arkasında yazarı çok övmüşler, kurnaz ve şeytani yazmış diye ama bence değildi. Çok fazla polisiye okuduğumdan dolayı da olabilir. Bana pek öyle gelmedi.

Wexford, emekliye ayrılmadan önce yıllardır takıntı yaptığı Targo’yu sonunda birisine anlatmaya karar verir. En yakın meslektaşı Burden’a anlatır.

Wexford’un Targo’yu takıntı yapmasının sebebi, ona çok fazla dik dik bakması, gözlerini hiç çekmeden ve köpeğiyle her sabah onun evinin önünde gezintiye çıkmasıdır. Wexford, o kişiyi polisliğe ilk başladığı yıllarda tanımıştır. Her cinayetin öncesinde ve sonrasında Targo ortaya çıkıp onu takibe alır. Böylece Wexford ondan hep şüphelenir.

Targo kısa boylu ama kaslı değişik bir adamdır. Boynuna yaz kış sürekli fular takar. Boynunda nevusu vardır. (Nevus: ben)

Targo hayvanları çok sever. Özellikle köpekleri. Nereye giderse gitsin hep köpeğiyledir.

Targo değişik bir adam yani. Wexford’da kapatamadığı dosyaları olan ve Targo’yu takıntı yapan sıradan bir polistir.

Wexford’un kanıtı olmadığı, sadece hisleri Targo’nun seri katil olduğunu söylediği için onu suçlayamaz. Kimseye bu kuşkusundan bahsedemez. Ama Targo’yu uzun yıllar sonra görünce arkadaşına anlatır ve olaylar başlar.

Wexford’un arkadaşının karısı öğretmendir ve sınıfındaki bir öğrencisi Müslümandır. Tamima adında bir kızdır bu. Kız çok başarılıyken bir anda okuldan ayrılır. Öğretmen de kızın zorla evlendirileceğini düşünür ve Wexford’un buna müdahale etmesini ister. Ama Wexford Targo’ya kafayı taktığı için onu umursamaz. Wexford’un yardımcısı Hannah bu aileyi araştırmaya başlar. Bi yanlış görmese de araştırır. Kitabın ilerleyen zamanlarında ise Tamima kaybolur… 😞 

Tuhaf şeyler vardı, Müslüman bir aileyi anlatmasından biraz rahatsız olduğumu hatırlıyorum soğuk bir yaklaşımı vardı yazarın. Kitaba pek ısınamadım, yazarın dili veya karakterler yüzünden olabilir. Diğer kitaplarını kütüphanede falan görürsem belki alıp okurum. Polisiye severim ama bu kitap pek bana hitap etmedi sanırım.

Bu hafta üniversitemde uyum programı vardı ve ben de görevliydim. Çok güzel zaman geçirdik. Artık sağlık bilimleri keçiörene taşındı. Cebecideki Fakülte de tamamen bize ait oldu, yani Hemşirelik Fakültesi olarak :) 

salı günü de Anıtkabir'e yürüyeceğiz Tandoğan'dan. Çok güzel cidden, farklı bir anım oldu. Artık resmi olarak Hemşirelik 2.sınıf öğrencisiyim 😍

Dün de Anadolu üniversitesindeki açık öğretim programına kayıt oldum. Sağlık Yönetimi okuyacağım Allah izin verirse. İlerde belki işime yarar diye düşündüm. 

Umarım geçerim tüm derslerimi. Çok sıkı çalışmam gerek. Yoğun olacağım bundan sonra. Sadece dahiliye dersim 22 kredi zaten. Üstelik bu dönem 2.haftadan itibaren haftada 2 gün stajda olacağım. Yine de vakit ayırırım buraya da. Takipte kalın :)

Siz neler yapıyorsunuz?

-AMARİL-

9 Eylül 2019 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 2 (DOĞA)



Merhaba ağaç evde bu haftaki konumuz aşağıdaki gibi. Siz de katılmak isterseniz hemen yazmaya başlayıp yayımlayın :) Geçen haftanın tüm yazılarını okumak için Taha'nın hazırladığı arşive bakın :) Okuduklarınıza yorum atmayı unutmayın dostlar. Takip de edelim birbirimizi. Samimi ortam olsun :) Konunun güzelliği için  İrem Can ' 'a teşekkür ederim. 

Gelecek haftanın konusu için bende savaşları, zararlarını ve insana etkilerini önermek isterim :)

“Doğamız giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz?”

Doğa ile insan bütünlük içinde.  Hubert Reeves şöyle demiş ya: “Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz...”

İşte olay tam da bu. İnsanlar her şeye hükmetmek istiyor. Her şeyin kendi ellerinde olduğunu sanıyor. Kısmen haklılar da. Ama bu doğayı istediğimiz gibi kullanıp sonra da yakıp yıkacağımız anlamına gelmez. Açgözlülük insanı zarara uğratır.

7 Eylül 2019 Cumartesi

PETER PAN ÖLMELİ - JOHN VERDON


Yazar: John Verdon
Çevirmen: Enver Günsel
Yayınevi : Koridor Yayıncılık - Roman Dizisi
Sayfa Sayısı : 528
İlk Yayınlanma Tarihi: 2013
TÜR: POLİSİYE
***
KİTAP TANITIMI:
John Verdon'un şimdiye dek yazdığı bu en şaşırtıcı romanında, her olayı bulmaca çözer gibi ele alan Dave Gurney, polisin belirttiği şekilde işlenmesi imkansız olan bir cinayeti sıra dışı dehasıyla çözebilecek mi…
Varlıklı bir işadamı, annesinin cenazesinde suikasta kurban gitmiştir. Suçlu bulunan karısı tutuklanır ve ömür boyu hapse mahkum edilir. Onun masum olduğuna inanan sürgündeki dedektif Hardwick, bu esrarı çözebilecek tek kişinin, Dahi Dedektif Dave Gurney'in kapısını çalar.
Suikastçının, bulunduğu noktadan hedefi vurabilmesinin imkansızlığı sadece Gurney'in dikkat edebileceği küçük bir ayrıntıydı.
Gurney, soruşturma için delilleri toplamaya başladıkça birbiri ardına tuhaflıklar olduğunu fark eder ve çok geçmeden tehlikeli bir adamın, sonucunda sadece ölüm olan şeytani hamleleriyle karşı karşıya kalır. Bu adamla alay eden herkes, bir gün ansızın ortadan kaybolmuş, kendilerinden bir daha hiç haber alınamamıştır. Öldürürken hep aynı şarkıyı mırıldanan, dünyanın en azılı tetikçisi, çocuk görünümlü olduğu için "Peter Pan" denilen sihirbaz bir cani.

KİTAP YORUMUM:

Önceki yazılarımda belirttiğim gibi kenarda kalmış unuttuğum yorumlarımı bloga geçiriyorum. Birkaç tane varmış. Şah MatKayıp Sembol  , Çalıkuşu yorumlarımı  okuyabilirsiniz tıklayıp. 
***
Kitap yazarın 4.kitabı. Serinin ilk kitabı olan Aklından Bir Sayı Tut'u yorumlamıştım buraya tıklayıp okuyabilirsiniz. Bu bir seri. Olaylar her kitapta farklı ama başkarakterler aynı kalıyor. Mesela Dedektif Gurney ve karısı gibi. İstediğiniz kitaptan başlayabilirsiniz. Ama tek sıkıntı dedektifin özel hayatındaki olayları pek anlayamamak olabilir. Seri sırasını aşağıya görsel olarak bıraktım.  

O kadar harika bir kitap ki, nasıl anlatmaya başlayacağımı bilemiyorum.
Kitabın başlarında katilin kim olduğunu ve namını öğreniyoruz. Daha sonuna gelmeden kim olduğunu bildiğimiz halde sonu o kadar şaşırtıcı ki… neye uğradığımı şaşırdım.

Sonu çok trajikomikti. Yani gülsem mi ağlasam mı bilemedim 😏
Kitap çok sıradan bir olaydan bahsederek başladı ama sonu acayipti dediğim gibi. 👇

5 Eylül 2019 Perşembe

ÇALIKUŞU – REŞAT NURİ GÜNTEKİN



Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayınevi: İnkılap Kitabevi - M.E.B. Dizisi
Sayfa Sayısı: 408
İlk Yayınlanma Tarihi: 1922
***
KİTAP TANITIMI:

Çalıkuşu ilk kez 1922 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilmiş ve aynı yıl kitap olarak basılmıştır. Beşinci baskısından sonra eser, 1939 yılında bizzat Reşat Nuri Güntekin tarafından sonra tekrar yayımlanmıştır. Bu kitap söz konusu baskısından yararlanılarak aslına uygun olarak yayına hazırlanmıştır.
ÇALIKUŞU, Reşat Nuri Güntekin''in en yaygın ününü kazandığı ilk romanı. Romanda, iyi öğrenim görmüş bir İstanbul kızının, Anadolu'nun çeşitli köy ve kasabalarında öğretmen olarak yaşadığı serüven anlatılır.Serüven yönü ağır basan bu romanda, kişilerin duygu dünyaları, ülke gerçeklerinden soyutlanmadan verilir. Çalıkuşu, her yaştan insanın rahatlıkla okuyup sevebileceği önemli romanlarımızdan biridir.

KİTAP YORUMUM:

Merhaba :)

Türk klasiklerinden en sevdiğim kitapla geldim. Aslında bu kitabın yorumunu lisedeyken yazmıştım. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi kenarda kalmış unuttuğum yorumlarımı bloga geçiriyorum. Birkaç tane varmış. Şah Mat, Kayıp Sembol yorumlarımı okuyabilirsiniz tıklayıp.

Çalıkuşu kitabını çok seviyorum. Her duygu var kitapta. Alınacak çok ders var. Herkesin tanıması gereken o karakterler var.

Yazar o kadar güzel ve naif anlatmış ki Feride’yi, Anadolu’nun ücra köşelerindeki sefil fakat samimi saf ruhlu insanları, iki yüzlü olup sonradan kötü yüzlerini gösteren para ve makam peşindekileri…

Güntekin’in anlattığı bu insanlar kurgu olsa da aslında gerçekte rastlanan tipler ;)

3 Eylül 2019 Salı

KAYIP SEMBOL – DAN BROWN




İlk Yayınlanma Tarihi: 15 Eylül 2009

Yazar: Dan Brown
Uyarlamalar: The Lost Symbol
Karakterler: Robert Langdon, Mal'akh, Peter Solomon, Katherine Solomon, Isabel Solomon
Yayınevi : Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 528
Türler: Polisiye, Gizem, Gerilim

KİTAP TANITIMI:
Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur. Kongre Binas'na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir. Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?
***
KİTAP YORUMUM:


Merhaba 😃 Lisedeyken okuyup yorumunu yazdığım ama Word dosyasına yazmaya üşendiğim bir diğer yazıyla geldim :) ilki Şah Mat’tı. Tıklayıp okuyabilirsiniz. Bu arada instagram hesabımda da çekiliş yapmıştım. Kazanan kişinin kitaplarını bugün gönderdim :) Franz Kafka'nın 4 kitaplık serisiydi hediyem. Buradan da duyuracaktım ama fırsat olmadı ya da unuttum. Neyse siz instagramdan beni takip edin yine de 😃

Yazarın okuduğum ilk kitabı ve son olmayacak :)

Daha önce ön yargı ile yaklaşıyordum bu yazara. Ama aksiyon doludizginmiş meğer. Ben de bu tarzları severim. Bir de daha önce okumamamın sebebi yazarın çok popüler olması. Popüler şeylere karşı biraz temkinli yaklaşıyorum ;)

Her şey simge bilimci Robert Langdon’un en iyi dostu Peter’in asistanı tarafından bir konferans için Washington’a çağırılmasıyla başlıyor. Ondan sonrası hep olaylar olaylar …

Kitapta her şey vardı neredeyse. Mesela FBI, Masonlar, Mason Piramidi, şifreler, gizemli simgeler, Neotik bilim ve daha pek çok şey… 👇
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...