Yazar: Barış Müstecaplıoğlu
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 307
Baskı Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Seri sıralaması: Perg Efsaneleri 1. kitap
KİTAP TANITIMI:
Eserleri
8 dile çevrilen ve özellikle Çin'de büyük bir ilgi toplayan Barış
Müstecaplıoğlu'nun Perg Efsaneleri serisinin ilk romanı Korkak ve Canavar,
Türkiye'de fantastik kurgu edebiyatının da ilk romanı. Günümüzde bir klasik
olan bu eser, hayal gücü ile insani duyguları buluşturma başarısıyla birçok
okulun edebiyat derslerinde okutuluyor.
Bize
yeni bir diyarı keşfetmenin tadını yaşatırken, aslında insanın kendini
keşfetmesini anlatan Korkak ve Canavar'da, sıradışı kahramanlarımız Leofold ve
Guorin'in sürprizlerle dolu yolculuklarına eşlik ediyoruz.
Perg
Efsaneleri, bizden farklı olanı, farklı görüneni ve farklı yaşayanı sevebilmek
üzerine yazılmış en güzel öykülerden biri...
Perg Efsaneleri ve Şamanlar Diyarı hakkında:
Perg Efsaneleri Ve Şamanlar Diyarı'nın 15 Yıllık Yolculuğu Sona Eriyor!
Perg Efsaneleri'nden sonra Şamanlar Diyarı isimli yeni bir fantastik seriye başlayan ve bu seriyi Perg ile birleştiren Müstecaplıoğlu, "Şamanlar Diyarı" ve "Keşifler Zamanı" isimli romanlardan sonra, üçüncü ve son kitap "Özgürlük Uğruna" ile her iki seriye de ortak bir son kaleme aldı.
Perg Efsaneleri ve Şamanlar Diyarı iç içe geçmiş yedi romanlık bir seri olarak da Türkçe edebiyatta nadir bir yere sahip. Tamamlanması 15 yıl süren ve dünyaya açılan ilk Türkçe fantazyanın görkemli sonu "ÖZGÜRLÜK UĞRUNA", yine İthaki Yayınları aracılığıyla okurla buluştu.
KİTAP YORUMUM:
Türk edebiyatının
ilk fantastik eseriyle karşınızdayım. Kitabı daha yeni bitirdim ve gerçekten
çok sevdim. O kadar şirin, sade ve sevgi dolu bir kitap ki…
Çok farklı bir
anlatım tarzı, çok farklı bir dünya var bu kitapta. Yazar başlı başına yepyeni
bir dünya oluşturmuş. Karakterler de her kitapta olandan çok farklı. Ama ona
rağmen birbirlerine sahip çıkıyorlar. Türlü türlü maceralar atlattılar. Bir sürü
tehlikeye girdiler, bir çok dostlarını kaybettiler. Ama yine de Perg’i kurtarmaktan
vazgeçmediler. Evet bu yeni diyarın adı PERG. Perg Efsaneleri’nin ilk kitabı.
(LEOFOLD)
“Karşısında duran şey ne bir insandı ne de bir hayvan. İki metreden uzundu. Geyfor ayısını kıskandıracak irilikteki vücudu, onu tamamen saran ağaç kabuğuna benzer katman ve el yerine taşıdığı dev pençeler dışında bir insan vücudunun çizgilerine sahipti. Bu vücudun üzerinde ufacık kalan yüzü tarif edilemeyecek kadar çirkin ve ürkütücüydü. Ama en dayanılmazı, bu yüzün içinde eğreti duran gözlerin hiç kuşkusuz insan gözleri olmasıydı.” – Leofold’ü kitapta tanımlayan cümleler
Kahramanlarımız Leofold
ve Guorin.
Kitap Leofold’ün
küçüklüğüyle başlıyor. Anne ve babasını bir tünelde kaybediyor ve yalnız başına
kalıyor. O tünelde herkes bir şey olduğunu söyler ama doğruluğu kanıtlanmazmış.
Leofold de o tüneldeki olay yüzünden kimsesiz kalıyor ve tüm bu maceralara
çıkmasının sebebiyle karşılaşıyor.
Leofold yıllar
sonra memleketi Kadi’deki çok önemli bir asker oluyor. Ayrıca yakışıklı ve
güzeller güzeli sevdiği kadına sahip. Ama Asherta adlı iğrenç yaratık onu bu hayattan
uzaklaştırıyor ve bir canavara dönüştürüyor. Bir süre ona kölelik yapıyor ama sonra onu öldürerek ondan kurtuluyor. Upuzun boylu, vücudu odunlarla
kaplı gibi ve tek zayıf yeri başı ve boynu. Geri kalan kısımları inanılmaz
dayanıklı. Tabi böyle bir canavara dönüşünce ormana saklanıyor.
Ormanda Guorin’le
tanışıyor. Guorin ilk başta gerçekten lakabının hakkını veriyor. Onun lakabı da
Korkak. Karısını ve doğmamış bebeğini koruyamıyor ve korktuğu için savaşa
katılmadığını öğrenen köylülerin bir daha yüzüne bakamayacağını anladığında o
da ormana saklanıyor. Böylece tanışıyorlar. Sonra aralarına bilge büyücü Geryan
katılıyor.
Asıl konu ise Perg’i
savaş tanrısı Tshermon’un laneti ve gazabından kurtarmak. Bu yüzden bu üçlü Öte
Diyarlar’a yolculuğa çıkıyorlar. Öte Diyarlar, kitabın başında verilen haritada
gösterilmiyor zaten oraya da gizli bir geçitle gidiliyor. İşte kahramanlarımız asıl
maceraya Öte Diyarlar’a gidince başlıyor. Oraya gidince birbirlerini
kaybediyorlar. Geryan ve Guorin birbirlerini buluyor ama Leofold’u
kaybediyorlar.
{Bu arada Leofold,
dostlarına gerçek ismini söylemiyor ve kendisine Bekçi denilmesini istiyor. Çünkü
eski hayatını hatırlatan bir isimle yaşamak istemiyor. Hiç sahip olamayacağı
eski hayatına… Bekçi’nin laneti de bu. Hep canavar olarak kalacak ve sevdiği
kadına ya da yakışıklılığına kavuşamayacak. Ayrıca memleketinde rahatça dolaşamayacak.
Çünkü herkes onun görüntüsünden korkacak. Üstelik günü gelince aklına mukayyet olamayıp
çevresindekilere zarar verecek en sonunda da acı bir şekilde ölecek. Ama o yine
de ülkesini kurtarmak için bu yolculuğa çıkıyor.
“İhanet ettin…” diye
inledi. Sesi her kelime de biraz daha zayıflıyordu. “Ama sen de öleceksin…
Damarlarındaki kanım intikamımı alacak… Günbegün seni zehirleyecek… Gün gelecek
bir şeytana dönüşeceksin… Çevrendeki herkese ölüm kustuktan sonra kendi kendini
de yok edeceksin…”- Asherta’nın
Leofold’e son sözleri }
Geryan ve Guorin, çok
güçlü bir okçu olan Prom ırkına ait Nume ile tanışıyorlar. Nume de Öte Diayrlar’a sıkışıp kalan lanetlendiğine inanan bir prom.
(PROM IRKI)
"Bir
kahramanı değerli yapan tek eliyle on kişiyi yere yıkması değildir. Bunu
sıradan bir ayı da yapabilir. Onu özel kılan şey sahip olduğu gücü kazanmak
için çektiği acılar ve harcadığı yıllardır" - Nume'nin çok güzel bir sözü.
Leofold de Liddek
adında çok şirin ve saf toparlak bir yaratıkla karşılaşıyor. Liddek ona Lofod
diyor. Çünkü Pergceyi pek bilmiyor. Çocuk gibi küçücük zararsız bir yaratık.
Leofold’ü
bir yere götürüyor. Bir köye götürüyor. O insanlar çok farklı, bunun nedenini
okuyun ve anlayın :( Çok üzücü bir hikayeleri var. İşte Leofold dostlarını,
Perg’i, bu insanları Savaş Tanrısının gazabından kurtarmaya çalışıyor.
O kadar güzel
dostluklar var ki bu kitapta çok imrendim. Kütüphanede kapağını ve arka kapak
yazısını beğenince almıştım ama kararsızdım. Şimdiyse kesinlikle seriye devam
edeceğim diyorum. Hatta yazarın diğer serisini de okuyacağım.
Gerçekten arka
kapak yazısı kitabı çok güzel tanıtmış. Farklı olanı sevebilmek… Bu o kadar
güzel bir şey ki :) Bu kitaptaki dostlar hepsi birbirinden farklı. Ayrıca birbirleri
için çok ağır fedakarlıklar yaptılar. Kısa zamanda tanışıp bir aile gibi
olmalarına bayıldım.
Ayrıca Masumiyet tanrısına
çok şaşırdım. Gerçekten tam yerinde bir kişi olmuş. Sreneh adlı kocaman
efsanevi bir kuş, Göklerin Kralı, bizimkilere çok faydası dokunuyor. Ya o kuş
insanların beyninin içine girip konuşabiliyor ;)
Bu kitapta
herkesin bir kusuru var. İyiler ya da kötüler diye kesin bir çizgi yok. Zaten kitabın
başında yazan cümle de bunu anlatıyor ve ben bu cümleyi çok sevdim:
“Kimse sadece iyi değildir. Kimse sadece kötü değildir. Bir savaşı
bitirmek kahramanlıksa, buna kendinle barışarak başla.” – Tho-en Kurme
Leofold ve Guorin’in
ilk yaptıkları şey de kendileriyle barışmaları oldu. O sayede bu maceraya
atıldılar.
Kitabın sonunda
çok sorular oluştu kafamda. Diğer kitabı da bir an önce kütüphaneden alıp
okuyacağım. Ama aynı zamanda umut da vardı. Özellikle Leofold’ün akıbeti
hakkında ;)
Kitapta betimlemeler
çok fazla değil. Ama bu insanın canını sıkmıyor ya da bir yeri bir şeyi hayal
etmek güç olmuyor. Yazar tam tadında yazmış. Tanrılarla ilgili olan mitleri ve
diğer kitapları da hiç okumadım ve hep uzak durdum. Ama bu kitapta gözüme
batmadı fazla. Çünkü zaten yazar tamamıyla farklı bir dünya oluşturduğu için bu
o kadar da değişik değildi. Bence siz de bir an önce bu kitabı edinin ve
okuyun.
Ben fantastik
eserlere karşı hep mesafeliydim ama artık yavaş yavaş da olsa alışıyorum. Distopyayı
çok seviyorum ama fantastikle aynı şey değiller. O yüzden biraz fantastiğe geç
başladım. Ama olsun sonunda ön yargımı yıkabildim :)
(Gerf Kedileri: Kendini soyutlayıp kurbanlarının yanına gelince onlarla aynı boyuta geçen en gıcık olduğum yaratık)
Bu kitapta on yıl
önce falan çıkmış. Yani serinin kitapları tamamlanmış. Hemen alıp
okuyabilirsiniz. Ayrıca yeni basım kapakları çok güzel. Arka kapakta Liddek de
var. Ya çok şirin, çok tatlı ve toparlak ya değil mi? Ön kapaktaki yapı sanırım
Hiver’in Tapınağı. Uçan büyük kuş da Srenah olabilir.
Karakterlerin hepsin ayrı ayrı sevdim ve hiç unutmam onları:
-Görünüşü canavar ama kalbi yumuşak Leofold,
-Korkak görünümünün altında çok iyiliksever ve ortaya çıkarmakta zorlandığı cesur birinin yattığı Guorin,
-Perg'in neredeyse tümünü gezdiği Bilge büyücü Geryan,
-Ok attığı kolu diğerinin iki katı olan, korkunç görünümüne rağmen bizimkilere her yardımı yapıp onları koruyan cesur okçu Nume,
-Yüreğinde çocuk saflığı olan boyuna rağmen kahramanlarımıza yardımını eksik etmeyen minik Liddek,
-Sadece kendileri ve çocuklarını savaştan uzak tutmak için yaptıklarından dolayı lanetlenen köy halkı...
Guorin, ilk başlarda büyülü kılıç Gorba ile savaşıyordu. Ama sonradan içindeki cesurluğu ortaya çıkardı ve muhteşem biri oldu. Yani ondan nefret etmeyin, döverim ;)
Bu kitapta savaş zamanında yaşayanların hiçbirinin tam anlamıyla kötü olmadığı, farklı görüneni sevebilmenin yücelik olduğu, ön yargının gereksiz ve boş olduğu, tamamıyla farklı tiplerin bir aile olduğu anlatılıyor... Okumazsanız tüm bu sıcaklığı ve samimiyeti hissedemez ve çok şey kaybedersiniz benden söylemesi :)
Bu arada kitaplar yurt dışında çevrilmiş.
(PERG DİYARI)
PERG EFSANELERİ
Kitap Sıralaması:
4. TANRILARIN ALFABESİ
***YORUMLADIKLARIMI OKUMAK İÇİN ÜSTÜNE TIKLAYIN :)
***YORUMLADIKLARIMI OKUMAK İÇİN ÜSTÜNE TIKLAYIN :)
Barış
Müstecaplıoğlu resmi web sayfasındaki Perg Efsaneleri bilgileri:
-ALINTILAR-
"Sizler
bizleri tanrılaştırdınız. Adımızı taşıyan tapınaklar, gösterişli heykeller
yaptınız. Çünkü tanrılarla yüz yüze konuşabiliyor olmak gururunuzu okşayacaktı.
Buna inanmak hoşunuza gidecekti. Maalesef bizim de hoşumuza gitti. Tanrı rolünü
hepimiz çok sevdik. Fakat siz bununla da yetinmediniz. Takipçisi olduğunuz
tanrının en büyük tanrı olduğuna inanmak istediniz. Biz bunu da memnuniyetle
kabul ettik. Bu uğurda yüzyıllarca sürecek savaşlar başlattınız. SAVAŞAN
SİZDİNİZ, AMA ADINA TANRILAR SAVAŞI DEDİNİZ."
"Sen terzi değil,
şifacı olmalıymışsın!"
"Eh" dedi Guorin,
"köydeyken her ikisini de yapıyordum, En iyilerden biri olduğumu
söylerlerdi. Benden ders almak isteyenler bile olmuştu."
Leofold güldü: "Seni
çok arayacaklarına eminim."
Fakat sözleri istediği etkiyi
yapmadı. Hüzünle yüzünü buruşturan Guorin, "Yanılıyorsun," diye
mırıldandı. "Halkım için en önemli olan şey cesarettir. Terzileri ya da
şifacıları olmadan yapabilirler, ama bir korkakla beraber yaşamaya asla
tahammül edemezler."
"Basit bir kılıç... Hiçbir
özelliği yok.Hatta çirkin bile sayılır."
Geryan Gülerek, "Öyle
görünmesi gerek," dedi. "Tanrıların gösterişe ihtiyacı yoktur!"
"Bu ufaklığın adı
Gorba. Erdem Tanrısı Edia'nın kılıcı. Bu kılıcın kesemediği çelik yoktur.
Kabzasını tutanı her saldırıdan korur. Ve sadece kötü yüreklilere zarar verir.
İyiliğin yolundakilere asla dokunmaz."
"Yanılmışım"
diye içini çekti. "Sen korkak falan değilsin. Sadece lanet okunacak kadar
iyi bir adamsın."
"Tam olarak ne
arıyoruz?" diye sordu Opsar.
Nume gür sesiyle "Esir
tutulan bir tanrı arıyoruz. Öyle şaşkın şaşkın bakma. Bu adamlarla tanıştıktan
sonra gördüğüm hiçbir şeye şaşırmamayı öğrendim."
Büyücü
şefkatli bir bakışla, "Kendi gücüne güvenmeyi öğreneceksin," dedi.
"Unutma ki taşıdığın yürek de tanrısal. Hemen olmayacak, Mücadele etmen
gerekecek. Ama bunu başaracağına inanıyorum. Benim kendi gücümün farkına
varmam, bir insanın hayatının gözlerimin önünde tehlikeye girmesini
bekledi.Senin uyanışın da Perg'in tehlikeye düşmesini beklemiş olmalı."
O ana dek sessiz kalan Opsar
bir iç çekişle söze girdi: "Bir kova su da zararsız görünür. Ama ateşi
zorlanmadan öldürebilir."
“Meyve!” diye zorlanarak
bağırdı Liddek. “Bebekler! Yesin! Acele!”
“Sen muhteşemsin Liddek. O
küçücük gövdede böyle büyük bir kalbi nasıl taşıdığını aklım almıyor.”
"RUHUNUN
SINIRLARINI GÖRMEK İSTİYORUM. TANRININ SİZ İNSANLARA VERDİĞİ BU GÜÇ HEP İLGİMİ
ÇEKMİŞTİR. ÇOĞU ZAMAN BASİT, BENCİL,KORKAK YARATIKLARSINIZ.HAYVANLARI ÇOĞUNUZA
TERCİH EDERİM. AMA BAZEN ÖYLE ŞEYLER YAPIYORSUNUZ Kİ TANRILARIN SİZİ
HAYVANLARDAN ÜSTÜN TUTMASINI ANLAYABİLİYORUM. PEKİ SENİN RUHUN NE KADAR GÜÇLÜ
LEOFOLD? YÜREĞİNİN SINIRLARI NEDİR? PERG'DE YAŞAYANLAR YA DA LANETLİ KÖYÜN
SAKİNLERİ İÇİN NE KADAR FEDAKARLIK YAPABİLİRSİN? NEREYE KADAR
GİDEBİLİRSİN?"
"Belindeki kılıcın kabzasını
sıkıca kavradı. Gorba’dan içine dostça bir sıcaklık aktı. Hiç alışık olmadığı
türden bir sıcaklıktı bu. Belki de özgüven denen şey buydu. Keşke bu kılıca
güvendiği kadar kendisine de güvenebilseydi…"
"Bekle PERG kahramanların geliyor..." - Guorin
"Gözleri Öte Diyarların göğünde birkaç saniye hüzünle dolaştı. Burayı her şeye rağmen özleyecekti. Burayı nasıl unutabilirdi ki. Toprağına bir dost gömmüşlerdi..."
"Şimdiye kadar gördüklerimiz bunun yanında ne kadar basit kalıyor değil mi dostum?" - Guorin (Kitabın son diyalogu ve merak etmemin başlıca sebebi daha ne kadar kötü bir şey olabilir sorusu..)
-AMARİL-
Bayağı aradım bu yorumu, ne güzel uzun uzun anlatmışsın. Ben hiç uzun uzun anlatamam, o yetenek yok :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :))
Silolsun sizin anlatımınız da ayrı bir güzeldi Handan abla;)
Dün merak ettiydim asıl bu yoruma bakacaktı ama bir sürü yoruma girip mesaj atmış acaba bunu bulamadı mi diye :))) Sonunda okudunuz içim rahatladı :)))