Yazar: Paula Hawkins
Çevirmen: Aslıhan Kuzucan
Yayınevi: İthaki Yayınları
Sayfa Sayısı: 360
KİTAP TANITIMI:
New York Times Çok Satanlar listesine, çıktığı hafta 1.sıradan
giriş yaptı ve hâlâ 1.sırada.
Sadece Amerika’da ilk 6 haftada 230.000 adet satıldı.
Amazon ve Goodreads’de
Ocak 2015’in En İyi Kitabı seçildi.
Washington Post, iBooks Çok Satanlar listelerinde 1. Sırada.
Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin
başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar
verdi.
“Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka
okuyun!” –S.J. Watson
“Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir
kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock’u.” –Terry Hayes
“Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman.”
–Lisa Gardner
“Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu
psikolojik-gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!”
–Publishers
“Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile,
Hawkins olayları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan
kaçınılmaz
bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar.”
–Kirkus
“Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi
farklı bir sürprizle karşılıyor.” –Entertainment Weekly
KİTAP YORUMUM:
Bu aralar çok hastayım ve okula gitmedim Perşembe günü. Ne zamandır
büyük bir hevesle okumak istediğim bir kitaptı. Perşembe başladım kitaba
yarısına geldim. Ama hasta olduğum için çok yorgundum devam edemedim. Cuma günü
de okula gittim ve yine yorgun ve halsiz olarak geldim eve. O gün okuyamadım. Ama
bugün başladım kitabı bırakamadım ve bitirdim. O yüzden cumayı saymazsak 2
günde bitirdiğim bir kitaptı ama dediğim gibi hasta olmasaydım bir günde tek
oturuşta biterdi.
Uzun zamandır çok yoğunum. Gerek dersler gerek başka
problemler falan başka hiçbir şeye ne enerjim ne vaktim kalıyordu. Bir de
üstüne bir haftayı aşkın süredir atlatamadığım hastalık… Yani uzun bir aradan
sonra büyük bir merak ve hevesle kitap okudum çok mutluyum :)
Kitap çok güzeldi. Kitabın kapağı güzel. Tren camı şeklinde
olması için şeffaf yapmışlar. Konusu orijinaldi. Karakterleri gizemli ve
derindi. Kurgusu harikaydı. Sonu da güzeldi bence. Bazıları pek olmamış
diyebilir ama başka türlü olsaydı adil olmazdı. Herkes hak ettiğini bulmuş yani
;)
Kitap çıkalı bir sene oldu sanırım. Herkes okudu. Benim gibi
okumakta gecikenler varsa hemen okusun. Kitaplığınızda varsa okuma
listenizde ön sıraya alın. Zaten kitap
kendini okutturuyor. Çok akıcı ve herkes tarafından okunabilir bir anlatımı
var. Kitap yoksa gidin filmi çıkmadan önce alın okuyun. Sanırım film ekimde
çıkacakmış. Ama fragman bulamadım. Detaylı oyuncu kadrosu falan da bulamadım.
Bildiğiniz gibi kitap baya bir süre çok satanlarda kaldı. Kitabın
ortalama satışın bile üstüne çıkmayacağını söylemiş yayınevi ama efsane oldu. Hatta
filmi de çıkacak ;) İşte böyle sadece parayı düşünen yayınevleri yüzünden kim
bilir ne kadar orijinal kitaplar tarihe karışamadan yok oluyor, efsane olacak
bir sürü yazar kayboluyor. Neyse ki İthaki yayınları iyi, her zaman güzel
kitaplar çıkarıyorlar ve umarım onlar da bu söylediğim yayınevleri arasına
girmez.
Kitaba gelirsek, Rachel baş karakter. Kitapta üç anlatıcı var.
Rachel, Megan ve Anna. Hepsinin de çok hatası var, hiçbiri mükemmel değil, ama
hepsinin de yaralı ve haklı oldukları masum oldukları yerler de var. Rachel,
hayatta değer verdiği her şeyini kaybetmiş bir karakter. Alkol problemi yüzünden
tüm hepsi elinden gitmiş. Ama kitabın sonunda alkolün arkasında gizlenen bir
suçlu daha olduğunu öğreniyoruz. Eşini, işini, evini, saygınlığını ve
güzelliğini kaybetmiş, hayatta hiçbir amacı kalmamış bir kadın. Her gün aynı
trene biniyor. Uzun ve sıkıcı bir yolculukla Londra’ya gidiyor. Tek eğlencesi
içki içmek ve kayıp giden hayatları izlemek.
Eskiden yaşadığı ve hala eski eşinin yeni karısı ve çocuğuyla
yaşadığı eve yakın bir yerde duruyor tren. Oralarda bir ev var güzel bir çiftin
oturduğu bir ev. Rachel her gün onları görüyor. Onlara takma isim takıyor. Adamın
kadını ne kadar sevdiğini uzaktan bile fark ediyor. Kadınınsa o adamı sevip
değer verdiğini, narin ve güzel olduğunu.
Bir gün bu mutlu ailenin başına bir şey geliyor. Kadın yani
Megan kayboluyor. Rachel ise birkaç gün önce o kadını başka bir adamla samimi
bir halde görmüş olduğu için bunu adama (Scout) anlatmak zorunda hissediyor. Çünkü
polisler kadını hep sarhoş olduğu için kaale almıyor. Böylece hayatlarına dahil
oluyor.
Anna’ya genelde sinir oldum, ama sonunda biraz da olsa sevdim.
Megan çok farklı bir kadın. Aynı zamanda hem suçlu hem masum. Rachel tükenmiş
bir kadın. Ama kitabın sonunda ondaki değişimi hissedebiliyorsunuz. Kitapta yavaş
yavaş onun olgunlaşıp yaralarını kendisinin sarmasını ve ruhsal olarak iyileşme
sürecini de okuyoruz.
Ben karakterleri beğendim. Bir polis var Riley denen kadın ona
da sinir oldum. Tom var en önemli karakter. Rachel’ın eski kocası, Anna’nın eşi
ve çocuğunun babası. O adamda suçlu hem de nasıl. Neyse söyleyemem daha fazla
;) Rachel ı Anna ile aldatmış bir adam. Sakin iyimser biri. Ama bu kitapta
kimseye güvenmeyin. Gerçek hayatta da öyle değil mi zaten?
Kitap entrika ve gizemlerle doluydu. İlk sakin başlamasına
aldanmayın sona doğru hız kazandı. Kilit nokta herkes için, Megan’ın kaybolduğu
gece… Rachel o geceyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu ve hep bunu hatırlamaya uğraştı. Zaten kilit nokta o gece gördükleriydi.
Kitaptaki olaylar abartılmamıştı, her şey gerçekte olabilecek
şeylerdi. Belki de bu yüzden çok beğenildi. Karakterler içimizden birileri
olduğu için…
Kitapta çocuklar hariç herkes suçluydu, kimse tamamen iyi
falan değildi. Herkesin kusuru vardı. Bunu beğendim. Sonuna doğru neler olduğunu tahmin edebildim
ama yine de şaşırttı. Polisiye okumayı seven bu kitaptan hoşlanır. Rachel’ı çok
sevdim. Hayatta bir amacı oldu olaylar sayesinde. Düşünen ve hisseden bir
karakterdi. Soğuk ya da umursamaz değildi. İlk başlarda hep sarhoş olduğu için
hep rezil duruma düştü kimse onu anlamadı, ona inanmadı. Ama sonlara doğru öyle
bir hale geldi ki asıl benliğini buldu ve hayran kaldım.
Herkesin sevebileceğini düşünüyorum, ama polisiye seven, merak,
psikoloji ve dram sevenler daha çok hoşlanır. Okumayan varsa okusun. Beğenmeyenler de var tabi ama ben beğendim ve bir şans verin hala okumadıysanız.
Kitabı okursanız;
Sıradan hayatların aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını
anlarsınız. Hiç kimse de göründüğü gibi değildir. Hayatta ölmediğimiz sürece
istediğimiz her şeyi başarabiliriz. Hayatımız mahvolsa da, dibine kadar çaresiz
ve umutsuz da olsak, battığımız bataklıktan kurtulamıyor da olsak, her şeye bir
umut ışığı yeter… İstersek karanlıktan aydınlığa geçebiliriz. Her şey insana
bağlı. Rachel da bunu başardı işte en sevindiğim o oldu.
"HAYAT BİR PARAGRAF DEĞİLDİR VE ÖLÜM DE BİR PARANTEZ"
Bunun gibi çok güzel alıntılar vardı. İnstagramda paylaşırım belki. Siz kitabı sevdiniz mi? Filmine gitmeyi düşünüyor musunuz?
-AMARİL-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli Okuyucular:
Lütfen yorumlarınızda küfür, argo ve ahlaksızlık kullanmayınız!!!
Onların haricinde her türlü eleştiriye açığım :)
Yorumlarınız denetlendikten sonra yayınlanacaktır!