Yazar: Barış
Müstecaplıoğlu
Yayınevi : İthaki
Yayınları
Seri adı ve sırası: PERG
EFSANELERİ – 3
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2013
KİTAP TANITIMI:
Kahramanlarımızın
yolculuğu yeni düşmanlarla, yeni dostlarla ve ilginç yaratıklarla dolu gizemli
bir dünyada devam ediyor. Farklı tanrılara inandıkları için birbirine düşman
iki şehir ve her türlü inancın hoş görüldüğü gizli bir bölgede yaşananlar,
gerçek dünyanın bitmek bilmeyen inanç çatışmalarına da ışık tutuyor. Bu
sürükleyici macera, sevgi ve özgürlük adına...
KİTAP YORUMUM:
Perg Efsaneleri’ne ara vermeden devam etmeye çalışıyorum. Allahtan
tüm kitapları kütüphanede var da sabırla beklemek zorunda kalmıyorum.
Net üzerinden kitap alışverişi yapmıyorum ve tek tek gezip
sahaflardan alıyorum kitapları. Ya da 2. El falan alıyorum. Malum öğrenciyiz ve
para orijinallere yetmiyor, çünkü hepsini almak isterim ;)
Diyorlar ki Türkiye’de kitap okuyan yok. İyi de kardeşim sen
kitapları 30-40 liradan aşağı satmazsan böyle olur. Tamam kitap basımları
harika, çok kaliteli. Ama herkes zengin değil. Yani bu bakımdan kütüphane iyi
oluyor. Hatta popüler kitaplar da geliyor kütüphaneye. Neyse dert yandıktan
sonra kitabımıza geçelim…
Serinin 3. Kitabı ve yine muhteşemdi. Kahramanlarımız Merderan’ın
Guorin’e bıraktığı emanetini sahibine ulaştırmak için Bataklık Ülke Fuoli’ye
gelirler. Emanetin ne olduğunu bilmiyoruz ve Merderan’ın dediğine göre
kahramanlarımızın bilmemesi daha iyi. O emanetin peşinde olan çok tehlikeli
kişiler var demek ki. Eğer bunları sorgularlarsa söylememeleri için, tabi önce
kahramanlarımızı ele geçirmeliler ;)
Bataklık Ülke, adından da anlaşılacağı gibi çoğu bataklık ve
tek kara parçası Tabu Dağları. Orada da lanetli kişilerin olduğuna inanıyorlar
Burfenler.
Ha bu arada Burfenler, değişik bir ırk. Ama çok sevdim. Zaten kitabın
amacı da bu değil mi farklı olanı sevebilmek.. bu o kadar derin bir konu ki
kitabı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz. Burfenler 100 yaşında bile olsa çocuk
gibi görünen yüzlere sahip kısa boylu ve bir tek tüyü olmayan bir ırk. Evet yaşlandıkları
anlaşılmıyor. Bu güzel bir şey galiba :) Ayrıca çok mantıklı ve sadık bir ırk. İnsanların
yaptığı yönetme hiyerarşisi onlarda yok. Biz yaşa önem veririz, kim ne kadar
yaşlıysa o en iyi bilendir deriz. Ama öyle değil işte. Tecrübe kimde fazlaysa o
daha bilgedir. Belki de 15 yaşında hayatın acılarıyla kavrulmuş bir kişi 50
yaşında sıradan bir insandan daha bilgedir. İşte burfenler de böyle düşünüyor. Ha
tabi bu ırk acayip çok yaşıyor. 70 yaşındaki biri hala gençtir onlara göre :)
Guorin ve dostları Olmen diye bir adamı arıyorlar ama sırf
bataklık olan bir yerde nasıl onu bulacaklar, daha yürüyecek bir yer bile
bulamazken?
Korman (önceki kitaplardan tanıdığımız ve şimdi görkemli
Durkgador adlı devasa geminin kaptanı) ve askerleri de dostlarımıza yardım
ediyorlar. Onlar burfenleri ararken burfenler onları buluyor ;) tabi kötü bir
olayın sonucunda. Olmen’i bulmak için burfenlere ihtiyaçlara var. O burfenler
de Özgür Bölge’nin yerlileri.
Aslında buraya sadece Olmen’i bulup emaneti teslim etmek için
gelmişlerdi. Sonradan Leofold’ün nişanlısı Ermira’yı arayacaklardı. Ama yine ve
yeniden kendilerini savaşın içinde buldular ;) evet daha savaş başlamamıştı, soğuk
savaş gibiydi, ama gerçekten şiddetle başlamasına çok az bir zaman vardı. Ayrıca
Olmen’in de gelmesine biraz zaman vardı.
Ya Fuoli’yi kaderine terkedecekler, taş üstünde taş kalmayan
bir savaş çıkacak ve tüm kadın erkek çocuk herkes ölecekti. Ya da yine 4 kafadar
iki şehre karşı çıkıp savaşı durduracaktı.
Savaşın sebebi Tanrı
temsilcisinin oğlu yani veliaht Erogmet kayıptı ve babası da diğer şehrin
yaptığını düşünüyordu. Çünkü iki şehir (Anageh ve Telinos) birbirine düşmandı. Düşmanlıklarının
sebebi de inançları. Anageh Gökyüzü Tanrı’sına inanıyor. Telinos da Deniz
Tanrısı’na inanıyor. Zaman geçtikçe birbirlerine düşman oluyorlar. Bu da
yetmezmiş gibi inanç özgürlüğü olmuyor. Anagehte yaşayan deniz tanrısına
inanırsa çok kötü sonuçları oluyor. Dinsiz de olan aynı şekilde. Bu sebeple
bazı ermiş kişiler Özgür Bölge’yi kuruyorlar. Ermiş Redrem de kahramanlarımıza
yardım eden kişi.
Neyse kahramanlarımız (Leofold, Guorin, Nume, Nela) tabi ki
kalıp savaşmayı tercih ediyor. İlk bu fikri Guorin atıyor ortaya. Erogmet i
bulup babasına teslim etmek. Tabi bu işlerin arka yüzünde başka bir şey var bu
kadar basit değil savaş. Nume biraz karşı çıkıyor ama dostlarını tek
bırakmıyor. Sonuçta kalıyorlar… macera başlıyor.. :)
Gerisi spoiler…
Ben bu seriyi cidden çok seviyorum, herkes de okumalı. İnsana öyle
güzel şeyler öğretiyor ki. Fantastik ama günümüz sorunlarına da değiniyor. Unuttuğumuz
ya da önemsemediğimiz öyle güzel insani değerleri hatırlatıyor ki…
Mesela hep diyorum ve yine diycem, farklı olanı sevebilmek,
farklı ve tuhaf olanı kabullenmek.
Gerçekleri görmek, anlamak, zor da olsa sevmek.
Hayattaki en önemli değerler, vatan, millet, aile, dost…
Bazı şeylerin bir de arka yüzünün olması. Hemen her şeye
araştırmadan inanmamak.
Asıl cesurluğun yürekle alakası olması…
Zor gününde yanında olan kişileri dost bilmek ve onların zor
gününde yanında olmak.
Bu kitapta masumluk var. İyi ya da kötü diye bir ayrım yok
yürek var. Siyah ya da beyaz yok gri de var.
Bu kitaptaki kötü karakterler hep kötü değil yani. İyi olanlar
da hep iyi değil, kötü şeyler yapmış, pişman olmuş ve sevginin, iyiliğin gücünü
kavramış kişiler…
Herkese okumasını öneriyorum, asla pişman olmazsınız. İyi ki
bizim edebiyatımızın bir eseri. İyi ki yazarımız bu harika kahramanları bizle
tanıştırmış. Çok teşekkür ediyorum bu kitapta emeği geçen herkese. Tabi başta
Barış Müstecaplıoğlu’na…
PERG EFSANELERİ SERİSİ:
4)TANRILARIN ALFABESİ
Yorumladıklarım renkli ve onların üstüne tıklayarak okuyabilirsiniz. Bayağı uzun bir yorum olmuş sonuna kadar okuyanlara
teşekkürler. Okumayanlara da selam olsun :)
-AMARİL-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli Okuyucular:
Lütfen yorumlarınızda küfür, argo ve ahlaksızlık kullanmayınız!!!
Onların haricinde her türlü eleştiriye açığım :)
Yorumlarınız denetlendikten sonra yayınlanacaktır!