YAZAR: Barış Müstecapoğlu
YAYINEVİ: İthaki Yayınları
SERİ ADI VE SIRASI: Perg Efsaneleri 2. Kitap
TÜR: Fantastik
SAYFA SAYISI: 314
BASKI YILI: 2013
KİTAP TANITIMI:
Leofold,
Guorin ve Nume... Korkunç bir canavar, kendi halinde bir köylü ve dışlanmış bir
prom. Biri içindeki tüm korkulara karşı koydu, biri hayatındaki en değerli
varlığı feda etti. Perg'i saran savaşı durdurmak için tanrıların karşısına
dikildiler. Korsan gemilerini kovalayıp, korkunç yaratıklarla savaştılar.
Kahramanlarımız,
Merderan'ın Sırrı'nda Öte Diyarlar'dan Perg'e dönüyorlar ve gizemli bir kadının
eşliğinde zorlu bir yolculuğa çıkıyorlar. Peşlerindeyse özgürlüklerini bu üç
garip adama borçlu olduklarını bilmeyen eğitimli avcılar var. Bu ölüm-kalım
savaşnıd hayatta kalabilmek için amansız bir mücadele vermeleri gerek.
Perg
Efsaneleri'nin bu ikinci kitabı, hayal gücünü zorlayan bir ortamda, önyargılar,
entrikalar, fedakarlık, aşk, hastalık ve acı üzerine soluk kesen bir öykü...
KİTAP YORUMUM:
Perg Efsaneleri 2.
Kitabını bitirdim ve inanılmazdı yine. Bu seriyi nasıl daha önce okumadım
hayret ediyorum. Aslında bu seriyi çok bilende yok gibi. Halbuki o kadar
başarılı ki dünya serilerinde sıralamaya girer bence. Çok özgün konusu ve karakterleri var. Bu seri hak ettiği değeri görmemiş ama umarım bir gün görür. Türk edebiyatındaki ilk fantastik kurguyu yazan Barış Müstecaplıoğlu'na çok teşekkür ederim ;) Edebiyatımızdaki ilk fantastik kurgu olmasına rağmen gerçekten çok çok başarılı.
Leofold Guorin ve
Nume, yine beraber bir maceraya atılıyorlar. İlk kitapta başarıyla Perg’e
dönmüşlerdi. Ama döndüklerinde umdukları gibi karşılanmadılar. Kimse onların
asıl kahramanlar olduklarını bilmiyordu. Ayrıca onlar savaştan 5 sene sonra
Perg’De olduklarını keşfediyorlar. Bunun sırrını siz de kitabı okuyun öğrenin. Her
şeyin bir bedeli var ve onlarda kaybettikleri 5 yılla bunu ödediler.
5 yılda çok şey
değişmiş. Prom ırkı düşman olarak görülüp, insanlardan daha aşağı görülüyor ve
insanlar o güçlü ırkı köle olarak kullanıyorlar. Ayrıca silah taşımadan
gezmeyen Promların silahlarını da ellerinden alıp silah taşıma yasağı
getiriyorlar. Yani bu günümüzdeki ırkçılığa benziyor. Aslında yazar kitap ne
kadar fantastik diye geçse de günümüz dünyasındaki tüm sorunlara değiniyor ve
eleştiriyor. Zaten bu yönünü çok seviyorum bu serinin :)
Leofold, nişanlısı
Ermira’nın nerede olduğunu bulmak için onu aramaya çıkıyor ve tabi ki dostları
onun yanında oluyorlar. Leofold, dostlarına kendi hakkındaki laneti de söylüyor
ona rağmen onu yalnız bırakmıyorlar. Herkese böyle iyi ve fedakar dostlar lazım
ama yok.
Bu seriyi sevmemin
diğer nedeni de aralarındaki dostluk bağı – her biri farklı olmasına rağmen-. Birisi
kötü bile olsa onun değişebileceğine inanıyorlar ve birbirlerine sonsuz
güveniyorlar. Günümüz insanlarının sorunu da bu, birisi farklıysa veya kötüyse
o insan sevilemez, güvenilemez ve asla değişemez. Bu anlayış olduğu için
kaybediyoruz. Hiç kimseyi anlamaya çalışmıyoruz. Onun da bir derdi
olabileceğini ya da kimsesi olmadığını, sevdiği birini kaybetmiş olabileceğini
anlamıyoruz…
Ermira’yı bulmak
kolay değil ve onlar da Geryan’ın dostu olan bir büyücüyü bulmaya çalışıyorlar.
Ama karşılarına güzeller güzeli genç bir kız çıkıyor. Büyücü babasıymış ama
ölmüş. Ermira’yı bulmalarına bu kız adı Nela, yardım edebilir ama onun bir
isteği var. Merderan’ın sırrını bulmak. Bu sır da Merderan’ın heykelinde gizli.
Zorlukları aşan kişi en değerli hazineyi kazanacak. Ama bunu şimdiye kadar
kimse bulamadı. En değerli hazinenin ne olduğu meçhul ama Perg’e faydası olan
bir şey. Hastalıklara tedavi, halka huzur verecek bir şey. Nela da halkın ve
aslında kendisinin iyiliği için bunu bulmak istiyor. Nela’nın da bir sırrı var,
bu hazineyi aramasındaki en büyük etken. Babasına söz verdiğini söylüyor ama
başka bir nedeni var. Bunlar da bir anlaşma yapıyorlar. Nela’yı heykele
götürecekler ve hazineyi bulunca Nela da Ermira’yı bulacak. Ne kadar zor
olabilir ki, bir heykelde en fazla ne zorluk olabilir diye düşünüyorlar kahramanlarımız
ve pek de istemedikleri ama heykele girdikten sonra mecbur oldukları maceraya atılıyorlar böylece.
Bundan sonra kitap;
hep yer altında, tünellerde, ilginç yaratıklarla savaşarak ve birbirlerine
güvenmeyi öğrenerek geçiyor.
Dostlarımıza ek olarak
bu kitapta Avcı Kalesi’nden Ais de var. İlk başta Ais ve emrindeki avcılar;
korkunç bir yaratığı (Leofold), silah taşıyan ve bir kolu diğerinin iki katı
büyüklüğünde olan Promu (Nume) ve yanlarındaki esir olarak düşündükleri bir
insanı (Guorin) aramak ve yaratığın kellesini kaleye götürmek için
kahramanlarımızın peşine düşüyorlar. Ama Merderan’ın heykelinde birbirlerine muhtaç
kalıyorlar, çünkü heykelin sadece tek bir çıkışı var o da türlü engellerle
kaplı. Girdikleri kapıyı ise bir daha açamazlar. Yani birbirlerini tanımaya ve
güvenmeyi öğrenmeye çalışarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.
Tüm her şey
bittiğinde Leofold ve diğerleri bir dost daha kazanmış oluyor. Ais çok cesur
bir avcı ve aslında çok iyi bir insan. İlk başta bizimkileri tanımadığı için ,kim
olsa aynı düşünür, onların düşman olduklarını sanmıştı, ama onları tanıyınca
dost oldu.
Nela’yı da çok
sevdim ve lütfen ona kızmayın, sabredin onun hikayesini öğrenince çok
üzüleceksiniz. En güçlü karakter konumunda, ama bu gücü fiziksel olarak
kuvvetli olduğu için değil, acıyla yaşamayı başardığı için…
Zaten bu kitapta
birini ya da bir şeyleri sevmemek mümkün değil, kötülükleri bile seviyorsun
çünkü kahramanlarımızın birbirlerine daha sıkı bağlanmalarını ve yeni maceralar
yaşamalarını sağlıyor. Ayrıca ilk kitapta yazarın bize aşıladığı şey burada da
var ve hep de olacak gibi. Bir kişi
sadece iyi değildir ya da sadece kötü değildir. Herkesin içinde iyilik ve
kötülük vardır. Ama önemli olan; hangisinin sende bıraktığı etki ve yüreğinde kapladığı yer daha büyük işte o
asıl meseledir…
Yine ve yine
farklı olanı sevebilmeyi öğrendim. Birisi kötüyse bunun bir sebebi vardır, onu
kötülüğe iten bir şeyler vardır onu öğrendim. Empatinin ve önyargısız olmanın
ne kadar önemli olduğunu öğrendim…
Kitabın sonunda
önceki kitapta da olan efsanevi gemi Durkgador, kahramanlarımıza yardıma
geliyor ve komuta eden de ilk kitapta Guorin’in kurtardığı korsan Korman. Korman
artık iyi bir adam ve avcı olmuş. 3. Kitapta da Korman gemisiyle beraber Leofold,
Guorin, Nume ve Nela’yı BATAKLIK ÜLKE (FUOLİ)’ye götürecek ve sanırsam tüm
yolculuk boyunca onlarla omuz omuza savaşacak ;)
Yazar yine son
kısma merak edilecek bir şey yazmış. Merderan’la ilgili. Ayrıca bu kitapta
efsanevi ve akıllı kuş Srenah’ın asıl sahibinin kim olduğunu da öğrendim ve
aslında düşününce hiç şaşırtıcı değil. Öyle bir kuşa ancak öyle bir sahip
yakışırdı zaten ;)
Kitapta Srenah,
Leofold’ün kafasına girdi yine ve onunla konuştu, bir kapının önünde doğru
karar vermesini sağladı bakalım diğer kitapta neler olacak?
Bu kitap da çok
güzeldi ve kitabın kapağını kapatırken içimde bir huzur, mutluluk ama aynı
zamanda diğer kitapta ne olacak acaba diye bir merak vardı…
Bir fantastik
eserden ne beklersiniz ki?
Bu kitapta her şey
var. Aksiyon, macera, sevgi, dostluk, farklı diyarlar, farklı ırklar, farklı
yaşamlar, kötülük, iyilik, güven, önyargı, büyü, hastalık, savaş, ihanet, mutluluk, huzur…. Daha pek
çok şey sayabilirim. Gerçekten umduğunuzdan kat kat fazlasını buluyorsunuz ve mutlaka
okuyun asla pişman olmazsınız. Fantastik sevmem diyorsanız; bu sadece fantastik
deyip geçilebilecek bir şey değil, hayatı anlatıyor… gerçekten okuyun :)
SERİ SIRALAMASI:
1) KORKAK VE CANAVAR *
2) MERDERAN’IN SIRRI *
3) BATAKLIK ÜLKE *
4) TANRILARIN ALFABESİ
NOT: Yanında yıldız (*) işareti olanları blogumda yorumladım, bakabilirsiniz.
NOT 2: Delkarna Efsaneleri'yle bu seri bağlantılı galiba ;)
(PERG DİYARI)
-AMARİL-
Not ediyorum hemen, teşekkürler...
YanıtlaSilBence de hemen not et ve al. Gerçekten okuduğun hiç pişman olmazsın 😊 ben de teşekkür ederim...
Sil