13 Aralık 2014 Cumartesi

SINIR ÖTESİ - OSMAN AYSU

                                                   

SAYFA SAYISI: 376
TÜRÜ: POLİSİYE, AJAN 

KİTAP YORUMUM:
Süper bir ajan romanıydı. Farklı istihbarat gruplarının içinde yaşanan olaylar, çevirilen entrikalar, bir ajanın öldürülmesi, İstanbul’da patlayan bomba işte hepsinin kesişim noktası Bağdat…

Bizim ajan Türk, yazar da Türk J Yani okumak için en büyük sebep J

Ajanımızın adı Oğuz Utku. Ajan derken MİT ajanı yani J  6 ay önce Şam’da ki bir saldırıda nişanlısını kaybetmiş ve 12 saat boyunca nişanlısının gitgide katılaşan bedeniyle kapalı bir alanda mahsur kalmış bir adam. O olaydan sonra kapalı alan fobisi oluşmuş ve psikolojik tedavi almış. Hala tam olarak iyileşememiş. Yani kimin öyle bir olaydan sonra ruhsal durumu bozulmaz ki? Hem sevdiğin kadın gözlerinin önünde ölecek hem de onun cesediyle kapalı bir alanda 12 saat mahsur kalacaksın…
İşte Oğuz çok zor toparlanmış. Hala kötü bir şey olunca titremeye başlıyor.

İstanbul’da patlayan bomba ve haber alınamayan, büyük ihtimalle öldürülmüş Ajan Burak olayını çözmek için Bağdat’a Oğuz’u gönderirler. Oğuz aslında onu emekli yapacaklarını sanır ama bu zor görev ona verilmiştir. Sonuçta Bağdat’a gider.

Bağdat dünyanın sürekli konuştuğu bir merkez, çünkü orada çok sıcak olaylar yaşanır. Sürekli bombalar patlar, suçsuz yere insanlar öldürülür, buna rağmen her sabah hiçbir şey olmamış gibi hayat devam eder.

CIA, Savama ve Mossad ajanları yani bütün ajanlar oradadır. Burak ölmeden önce Ankara’ya rapor göndermiş, raporda Leon diye birinden söz etmiş. Ama tam olarak ne olduğunu açıklamamış ya da fırsatı olmamış L Eğer kitabı dikkatli okursanız benim gibi daha kitabın başında Leon’un kim olduğunu bulursunuz J

Oğuz ilk iş olarak Leon’u arar, ama Leon onu bulur J Ayrıca Oğuz çok zeki, tecrübeli ve tedbirli bir ajandır. Ruhsal durumu dışında bu görev için biçilmiş kaftan tabiri caizse…

Oğuz Leon’u aradığı ve olayları karıştırmaya başladığı için diğer istihbaratlar onu tehdit olarak görürler.
Leon’a gelirsek, adam Oğuz’a para karşılığı bilgi vereceğini söyler. Ama meblağ çok fazladır ve Oğuz adamı ikna edici bulmaz.

Bu kadar çok olay varken bir de kimin hangi tarafı tuttuğu belli değildir. Yani çift taraflı çalışan ajanlar da vardır. Gazeteci gibi gözüküp CIA ajanı olanlar da… 

7 Aralık 2014 Pazar

KURALSIZ (VERONICA ROTH - DIVERGENT # 2)



Bu yorum ilk kitabı okumayanlar için ağır spoiler içerir.

Güzel bir geçiş kitabıydı. Diğer kitapta her şey sonuçlanacak. Zaten bu kitapta da küçük ipuçları vermişler. J

KURALSIZ; savaşçı olarak görülmesi gerekmeyen ama kurulu düzen ve otoriteye karşı duran kişi demek...

Tris’in gerçek adı Beatrice, zaten biliyorsunuzdur.
Dört’ün gerçek adı da Tobias. Yani Marcus’un utanç duyduğu oğlu.

İlk kitapta bilgeler savaşı atmıştı başlatmıştı, bir sürü fedakar öldürülmüştü. Uyumsuzlar haricinde diğer cesurların beyni simülasyon ile yöneltilip savaşı öyle başlatıyorlar. Çünkü doğal olarak bilgeler silah tutmasını bilmiyorlar. Onlar kalem tutuyorlar J Ama kötüye kullanıyorlar o ayrı mesele…
Bu yüzden savaş için cesurlara muhtaçlar. 

1 Aralık 2014 Pazartesi

KÜRK MANTOLU MADONNA – SABAHATTİN ALİ


Sayfa Sayısı: 164

***


KİTAP YORUMUM :

Sabahattin Ali, Türk öykücü, şair, öğretmen,yazar ve gazeteci. Biraz yazarımızı tanıyalım istedim :) Çoğu kişi Aldırma Gönül’ü duymuştur sanırım J İşte Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi’nde yatarken bu şiiri yazmış. Ben de cezaevini gezerken kendi çektiğim fotoğrafı paylaşıyım sizinle sonra yorumumu okuyabilirsiniz. 

Bu arada Sinop Cezaevi gerçekten ürkütücü bir yer. Oraya giren bir daha çıkamıyormuş diyorlar. Sabahattin Ali de Cumhuriyet’in 10. Yılı dolayısıyla yayınlanan bir aftan yararlanarak oradan çıkabilmiş. Sabahattin Ali öldürülmüş fakat kimin öldürdüğü kesin değil. Hatta adamın mezarı bile yok :( Ne kadar üzücü bir durum. İşte Türkiye'de sanatçılara değer vermiyoruz. Aldırma Gönül şiirini Edip Akbayram çok güzel söylüyor bir dinleyin isterseniz...

Kürk Mantolu Madonna fevkalade bir kitap değildi, tıpkı Raif Efendi gibi… Fakat insanda garip tesir bırakan bir kitaptı… [Zaten hangi varlık fevkalade olabilir ki :) ]

Bu kitap pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan her gün yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biri olan Raif Efendi’nin gönlünün en derinliklerine sakladığı tutkulu aşk hikayesini anlatıyor.

Raif Efendi saf bir yüze sahip, biraz dünyadan uzak ama buna rağmen bir insana tesadüf ettiği zaman tebessüm etmek isteyen bakışlara sahip bir adam. 

Dediğim gibi fevkalade bir adam değil fakat insanda merak duygusu uyandıran, çekinik ama insanları iyi tanıyan hatta insanların acziyetlerini resme dökebilen, sevdim mi tam seven, sırlarını içinde tutan, sıradan bir adam. Ailesinin bile kendisini sevmediği, hatırını sormadığı, varlığı ile yokluğunun fark edilmediği, yılların tecrübesiyle yorulmuş, sevdiğine bir gün kavuşmayı umut eden bir adam…

Kürk Mantolu Madonna ise biraz vahşi, biraz mağrur ve çok kuvvetli bir ifadeye sahip bir kadın. Masumluk ve iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti aynı anda taşıyan bir kadın…

İşte bu kitap bir kadın gibi çekinik ve utangaç Raif Efendi’nin, erkek gibi açık konuşan, sevecek adam bulamayan Kürk Mantolu Madonna’sına kalbinin en derinliklerinde yaşattığı aşkı anlatıyor. İkisi tamamen zıt karakterlere sahip ama bir o kadar da uyumlu, aynı dertlerden yakınan kişiliklere sahip…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...